CİNN: Duyu organıyla algılanmayan, iyi tanınmamış, aşina olunmamış gibi sözlük anlamları vardır. Kısaca insan olabileceği gibi, elektrik, mikrop vs.. gibi enerjik varlıklar da olabilir.
MELEK: Kelime anlamı ile melek ''itaat eden güçler'' demektir. Allah'a itaat eden melekler ve insan'a boyun eğdirilmiş yani insan'ın emrine verilmiş melekler(bunu aslında aklı ile insan yapar iç içeliği görebiliyor musun işte Allah'ın bahsettiği dileyeni/dilediğini mevzusu da budur) bir de vahiy anlamında melekler vardır. Ancak bunların hiçbirisi kişi değillerdir, insanlar tarafından kişileştirilmiş güçlerdir. Örneğin; Güneş, ay, Jüpiter vs... bunlar Allah'a itaat eden meleklere örnektirler sen hiç Güneş'in ''Ben bugün doğmak istemiyorum amk ya'' dediğini duydun mu? İnsan'a boyun eğdirilen melekler ise; Hayvanlar, toprak, bitkiler, nesneler vs...
Şimdilik karışık geliyor biliyorum örneklendirdikçe daha açık hale gelecek mevzu az sakin ol amk.
ŞEYTAN, İBLİS: Kötülüğe verilen ad'dır. Bu bir kişi değil insan'a ait bir özelliktir. Allah bizlerin anlayamayacağı bu kavramları fabl (konuşturma) sanatı ile bir tiyatro canlandırma sahnesi oluşturarak bizlere anlatır. Hemen bir örnek alalım;
(kehf 50) Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.
Allah burada bir tiyatro sahnesi ile durumu rahat anlamamızı sağlamak için canlandırma yapıyor. Meleklere adem'e secde edin demesi Doğa'da emrimize verilen yani bizlere boyun eğdirilen hayvan, bitki, toprak, nesnelerin itaatinden bahsediyor. Ve iblis etmedi diyor ! Yani Allah bizlere kötülüğün varlığından bahsediyor, iblis'in cinlerden olması kötülük denen şeyin varlığı ve bunun enerji boyutunda olmasından dolayı cinlerden. Ama ayetin başında ''hani meleklere'' diyerek iblis'in varlığının zorunlu olmasına dikkat çekiliyor.
Yani iblis cin mi melek mi sorusunu soruyorsunuz ya size de çok bilmiş din adamları bin tane masal anlatıyorlar. Vay efendim iblis aslında cinmiş de sonra yükselmiş melek olmuş falan! Hepsi koca bir masal, gerçekte iblis enerji boyutunda kötülüğü temsil etmesi ve sınav dünyasında var olma zorunluluğundan ötürü melek yani itaat eden. Bütün mevzu bu.
Özetle sınav dünyası şartlarında iblis var ve Allah bize onun varlığını anlatıyor ve onu sevmediğini ancak sınav şartı için var olduğunu ona yanlızca süre verildiğini söyleyerek anlatıyor. Yani bu bizim savaşmamız gereken bir özelliğimiz.
Kısaca iblis, şeytan nedir dersek?
Ham düşünce ve fikirler şeytandır. Üzerinde düşünülmemiş, oluşmamış fikirler şeytanı temsil eder insanı yanlışa, hataya, bin türlü kötülüğe sürükleyen de cehalet ve düşünmemezliktir. Çok basit bir örnek alalım;
Bir kızı gördün, baştan aşağı süzdün off bunu ne yerim la dedin, sonra düşündün ya dedin benim de anam var bacım var ve vazgeçtin.
İşte düşünerek düşünceni olgunlaştırdın ve şeytana uymadın olay bu derece basit (örnek sikik oldu sen genişlet bunu).
BEŞER: İnsan'ın 5 duyu ile algılanabilen, çamur et ve kemikten yapılmış halini anlatan kelimedir beşer. Kuran'da beşer için zalim, cani, cahil, nankör, zayıf vs... vasıfların kullanıldığını göremezsiniz. Bu kavramlar insan için kullanılır, dolayısıyla beşer direk insan diye çevirilebilecek bir kelime değildir. Ne yazıkki ülkemiz de din alimleri inanılmaz derece de atalarından aldıkları şekliyle devam ediyorlar farkında dahi olmadan gerçeği gizliyorlar.
Devam edelim...
Bir zamanlar rabbin meleklere: ''Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım.'' demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı:''Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz.'' Allah şöyle dedi: ''Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim.'' (Bakara, 30)
Bu ayetlerin anlatım tarzı bir fabl (hayvanların, bitkilerin ya da cansız varlıkların konuşturulması)şeklindedir. Kuran'da yer alan melek kavramının geleneksel dinde mevcut metafizik, günahsız, masum, kanatlı melek anlayışı ile bir ilgisi yoktur. Melek kelimesinin Kuran'da iki çeşit kullanılışı vardır. Biri Allah'a itaat eden güçler, diğeri ise insana itaat eden varlıklar. İnsana secde eden/itaat eden varlıklar insanın bilgisi ile kuşattığı ve hakimiyetine aldıklarıdır. Bitkiler, hayvanlar, toprak ya da nesneler bu türdendir. Bu anlamda ayette yer alan Allah ile meleklerin konuşması anlamayı kolaylaştırmak için kullanılmış bir anlatım tarzıdır.
Allah meleklere/yeryüzünde insanın bilgisi ile kuşattığı bu sayede insana itaat eden nesnel varlığa ''Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım.'' demiştir. Melekler de ''Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın?'' demişlerdir.
Ayetlerden anaşıldığı üzere adem ilk insan değildir; Adem'le birlikte yeryüzünde bilgiden uzak bozguncu insanlar yaşamaktadır.
Ve adem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere göstererek şöyle buyurdu: ''Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz.'' (Bakara, 31)
İsimlerin tümünü öğretti ile anlatılan dil'in doğuşudur, yani bilginin insana verilmesidir. Yani adem ilk insan değil bilgilendirilmiş ilk insandır. ilk sosyal bilgi olarakta nesnelere isim vermek öğretilmiştir. Dil denen şey nesnelere isim verilerek oluşur biz bugün ana babamızdan ve çevremizden geçmişte insanların nesnelere isimler vererek oluşturduğu dili öğreniyoruz. (lanet olsun tanrı insanı yarattı, bu kesinlikle yanlış bir karardı dostum)
Andolsun ki sizi yarattık, sonra sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere "Âdem'e secde edin" dedik. Onlar da secde ettiler. Ama İblis etmedi, secde edenlerden olmadı o.
Allah buyurdu: "Sana emrettiğimde secde etmeni engelleyen neydi?" İblis dedi: "Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın." (Araf, 11-12)
Araf 11-25 ayetlerinde Allah, insanın nesnel olarak kesinlikle bilemeyeceği İblis'i, insanlara bir tiyatro sahnesi/canlandırma şeklinde anlatmaktadır. Gerçekte Allah ile İblis arasında böyle bir konuşma geçmemiştir(iblis şeytani fikirlerin tasviri için kullanılmıştır). Ayetlerdeki konuşmalar sadece insanlara İblis'in varlığını anlatmak için kullanılan bir yöntemdir. İblis’i faaliyete geçirecek olan insandır. İnsan önüne çıkan bir olayda ya aklını işleterek bilgi ile hareket edecek ya da ham düşünce arzu ve isteklerine göre hareket edecektir. İşte insanın bilgiden uzak bir şekilde ürettiği ham düşünceler şeytandır.
Yani cin 5 duyu ile algılanamayan herşey için kullanılan genel bir kavramdır ama ''iblis'' kelimesi ''cin'' kelimesine göre daha özel bir kavramdır. İblis insan özelinde bir kelimedir ve metafizik anlamda cinlerdendir.
(NEML SURESİ)
39- Cinlerden İfrit: 'Sen daha makamından kalkmadan, onu(tahtı) sana getirebilirim, ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce sahibim.' dedi.
40- Yanında kitaptan ilmi olan biri dedi ki: 'Ben, (gözünü açıp kapamadan) onu sana getirebilirim.' Derken (Süleyman) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: 'Bu Rabbimin fazlındandır, O'na şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için bu olay gerçekleşti. Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Gani (hiç bir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır, Kerim olandır.
Cinnlerden ifrit deyince neler uyduruyorlar amk. İfrit sözcüğü akranlarını ezip geçen onları zelil kılan kötü adam demektir. Yani burada tanınmayan adam bir iddia'da bulunuyor süleyman ise onu dinlemiyor ''kitaptan ilmi olan'' yani konunun uzmanı olan bir kişiye güveniyor, buradan da ders çıkarıyor bütün mevzu bu. Artık bu kişi komutan mıdır yoksa başka bir peygamber midir bilmem. Önemli olan nokta ''ifrit'' ve ''bilgin kişi'' farkı. Pasajın kritik noktası ve dersi budur. Kuran boyunca hiç bilenle bilmeyen bir olurmu denmesinin sebebi de budur.
Gelelim ins ve cinn muhabbetine burada daha açık kavrayacaksınız mevzuyu.
''Cinn'' sözcüğü, ''cenn'' kökünden türemiş bir sözcük olup sözcüğünün asıl anlamı, ''bir şeyi duyulardan saklamak''tır. ''Cennehülleylü (gece onu örttü)'', ''ecennehü (onu örttürdü)'', ''cenne aleyhi (üzerine örttü)'' şekillerinde kullanılır. Nitekim Kuran'da İbrahim peygamberi konu alan bir pasajda ''fellema cenne aleyhilleylü (ne zaman ki gece kendisini sakladı, iyice karanlık çöktü)'' diye yer almıştır (En'âm; 76).
insan
Sözcük anlamı; ''beş duyuyla hissedilebilen, bilinen, görünen, tanıdık, ilişki kurulabilen, kaybolmayan, sürekli ortada duran'' demek olan ''insan'' sözcüğü, ''fi'liyan'' kalıbında olup ''ens'' sözcüğünden türemiştir. ''İnsan'' sözcüğünün aslı ''insiyan'' sözcüğüdür. Sözcük, anlam olarak evrendeki tüm görünen (cisimli) varlıkları kapsamasına rağmen sadece insanlara isim olarak verilmiştir. Bunun nedeni, insanın yaratılış itibariyle ünsiyete muhtaç, yani sosyal bir varlık olmasıdır.
İns ve Cin Kuran'da 2 şekilde kullanılıyor 1- kalıp olarak, 2- tek tek.
Kalıp olarak ele alındıysa bu İns ve Cin ''herkes'' demek oluyor, yani tanıdık tanımadık herkes! Tek olarak ins (tanınan) cin(tanınmayan). Tıpkı iyi-kötü gibi. İyi tek başında iyi demektir, kötü tek başına kötü demektir, kalıp halinde iyi-kötü dediğin zaman bir çeşit dengeden bahsetmiş olursun.
Örnek vereyim:
- İşler nasıl gidiyor lan?
+ İyi kötü idare ediyoruz kanka ya.
En güzeli cin suresinden biraz alıntı yapmak.
- De ki: 'Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: -Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur'an dinledik'
2- 'O (Kur'an), 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız.'
Burada mekkeli yahudilerden bir grup Kuran dinlemeye gidiyorlar ve kendi dinlerindeki imamlarını tabiri caizse itin götüne sokuyorlar bize ortak koşturdu diye ve müslüman oluyorlar. Mevzu bu. Yok metafizik vücutlu bir varlık varmış da bilinçliymiş de falan filan hep göt uydurması hikayeler ve atalarından aldıkları masalsı mealler buna yol açıyor. Kelimelerin etimolojik kökenini ve kuran'ı bütünlük içinde ele aldığınız zaman ise mevzunun gerçeğini görüyorsunuz.
3- Elbette, Rabbimizin şanı yücedir. O, ne bir eş edinmiştir ne de bir çocuk.'
4- 'Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz, Allah'a karşı 'bir sürü saçma şeyler' söylemişler.'
yine kendi imamlarına veya din adamlarına beyinsiz diyorlar, Allah'a karşı saçmalamışlar diyorlar. Çünkü onların inancında Allah'a çocuklar ve eşler biçiyorlar, bunlar açıkça eldeki veriler lan bakın diğer semavi dinlere görün kim yapmış bunu. Nasıl burdan garip bir cin kişisi profili ortaya çıkarıyorsunuz anasını satayım.
5- 'Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemiyeceklerini sanmıştık.'
6- 'Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar (iyi tanıdıklarımızdan), cinlerden (iyi tanımadıklarımızdan) bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı.'
Haaa işte burda meal ile uçuş başlıyor. İNS VE CİN (bildik bilmedik herkes iken adam ne diyor insanlar ve cinler yani kısaca Alah'a kezban gibi ins kısaltması yapmış diyorlar) Halbuki adamlar ''ins ve cinn'' yani bildik bilmedik herkesin Türkçesiyle hiçkimsenin Allah için yalan konuşmayacağını sanmıştık, bu yüzden ona inanmıştık diyorlar.
Burada kitle değişiyor anlatıma dikkat edin.
6'ncı ayette ise burası önemli dikkat lütfen; cinnler yani surenin başından beri konuşan grup kendi tanıdıklarını ''ins'' olarak alıyor ki bu çok önemli bir nüans. Bu da ''cinn''in yabancı kimse olarak kullanıldığına babalar gibi delildir. Şimdi bu bağlamda 6'ncı ayette diyorlar ki; Çok iyi tanıdığımız bazı kimseler, tanımadığımız yabancı kimselerden bazılarına sığınırlardı (fikir alış verişi yaparlardı azgınlıklarını arttırırlardı).
7- 'Ve onlar, sizin de sandığınız gibi Allah'ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini sanmışlardı.'
Bu ayet güzel bir örnek olduğu için dikkatli dinleyin. Burada geçen ''ba's'' sözcüğü hem ''Allah'ın kimseyi diriltmeyeceğini sanmışlardı'' hemde ''Allah'ın kimseyi peygamber göndermeyeceğini sanmışlardı'' şeklinde anlama çıkar. Nitekim çevirilerde anlaşmazlığı görürsünüz. Ancak burda olay manevi anlamda bir diriltme, Yani onlar Allah'ın elçi gönderip uyuyan sığır sürüsünü uyandırmayacağını sanıyorlardı diyor o yavşak grup için.
8–10. Ve gerçekten biz göğe dokunduk da onu kuvvetli bekçiler ve parlak alevlerle doldurulmuş bulduk. Ve hiç şüphesiz ki biz gökten duyum almak için oturulan yerlere oturur idik. Peki, şimdi her kim duyum almak için uğraşsa, kendine, gözetleyen parlak bir alev buluyor. Biz de, yeryüzündekilere kötülük mü murat edildi, yoksa Rabbleri onlara bir doğruluk mu diledi bilmiyoruz.
Burda pişman olup imana gelen gruptan biri konuşturuluyor, öz eleştiri yapıyorlar ve eskiden olan durumlarını anlatıyorlar. Daha önce müneccimlik yaptıklarını, umutlarını yıldızlardan alacakları bilgilere bağladıklarını, bu amaçla sürekli rasathanelere oturup beklediklerini, ama göklerin yıldızlarla ve meteorlarla dolu olduğunu, bunlara bakarak istedikleri bilgileri elde edemediklerini, sonuç olarak da hiç kimse için yarının ne getireceğini öğrenemediklerini söylüyorlar. Şimdi elinizi vicdanınıza koyun amk götünden meteorlarla vurulan metafizik cinn nerede? Aklınızımı yitirdiniz lan siz? Cinn hem metafizik olacak hem de götünden meteora vurulacak saçmalamayın amk yerinde ya, kitap yeterince açık.
Bu cin suresi inanılmaz önemli durumu kavrama açısından bu sebeple şuradan tamamının okunup elinizde bulundurduğunuz sözlükten kıyaslarla ilerlemenizi istiyorum: http://www.istekuran.com/index.php?page=cinn
HİCR SURESİ;
16. Andolsun, Biz, gökte birtakım burçlar kıldık ve bakanlar için onu süsledik.
17. Ve göğü taşlanan bütün şeytanlardan koruduk.
18. Ancak kulak hırsızlığı eden şeytan hariç, onu apaçık bir alev sütunu takip eder.
Bakın şeytanlar nasıl ayrılıyor burada, taşlanan şeytanlar ve kulak hırsızlığı edenler!!!
Taşlanan şeytanlar astroloji ile uğraşanlar, kulak hırsızlığı edenler ise yani vahye az da olsa kulak verenler. Yani gerçeği akıl ve bilim ile algılamaya çalışanlar. Bu pasaj müteşabih yani birden çok benzeşmeli anlamlı ve olağanüstü bir şekilde kullanılmış. Hem tehdit var bu şeytan kişilerini hem de mesaj var arayacak olan insanlara. Son cümle oldukça müthiş ve net.
Onu apaçık bir alev sütunu takip eder!
Yani onlar kontrol altındalar diyerek hem onların yapacaklarının sınırlılığı anlatıyor hemde net bir mesaj veriliyor. Aha bakın bu casus uydu;
Apaçık alev sütunu takip eder ile işaret edilen günümüz için bu uydulardır. Gerçektende gaybden haber alır bunlar kısıtlı da olsa.
Neyse beyler ben şimdilik kaçtım görüşürüz.
Dostum güzel ayrıntılar yakalamışsın ama bazı yerlerini biraz zorlama yaptığın çok belli oluyor. Mesela başka bir konuda mecazi anlatım yaptığını iddia ettiğin kuranın, meteor bahsi ettiğin kısımda zorlama bir şekilde, gök taşlarının engellediğini fiziksel olarak var sayarak anlatmışsın, yazını güçsüzleştiriyor. neyse, zeki ve araştırmacı birisisin, cinleri biraz araştır, ulaşmaya çalış, irtibata geçmeye çalış bukaadar eminsen kendinden, en azından dene, neyin gerçek neyin sallama olduğunu daha iyi anlarsın:) Kötü bir tecrübe olur, deneyerek gözlemlersen dikkat et ;) selamlar.
YanıtlaSilGüçsüzleştirmiyor çünkü iddia sahipleri gerçek anlamda meteorların cinn denen kişileir vurduğunu söylüyor. Yani bir tür mecazdan bahsetmiyorlar bende diyorumki alakası yok ben bu sonuca varmadan evvelki çevirilere bak onlardan da ''onu apaçık alev sütunu takip eder'' diye çeviren mantıklı insanlar var. En azondan goy goy yapmamış adam aklı almasan dahi.
YanıtlaSilevrende hiçbi maddeüstülük yokken bu metal yapı nasıl "gayb"dan bilgi alıyor? bluetoothla mı mehehe
YanıtlaSilbi de bu gayb olayı yükseğe çıktıkça artıyor mu? yani apartmanın üstkatlarında kılınan namaz daha makbuldür diyebilir miyiz:))
Yazılarınla ilk defa bu akşam karşılaştım.Gözlüğü olmayan,düşünce sınırlarını zorlayan bir arkadaşa benziyorsun.Tebrik ederim,özellikle elle tutulur hiçbir şeyi olmayan alanlarla ilgili yaptığın araştırmalar her yiğidin harcı değil bence.
YanıtlaSilGelelim asıl takıldığım noktalara.Bu,budur;şu,şudur diyerek cümlelerinin doğruluğundan hatta gerçekliğinden bahsetmişsin.Anlattıklarını yüzde yüz doğru olarak kabul ettiğimizde bile zaman zaman kendinle çeliştiğin noktalar olmuş.Ama sen bu çelişkilerin sebebini benden iyi biliyorsundur.
İkinci bir konu bahsettiklerin gerek illüminati gerekse dini konular olsun tamamen vicdana kalmış şeyler.İllüminati'nin varlığını biliyoruz fakat kimse ortaya çıkıp biz buyuz şuyuz diye basın açıklaması yapmıyor.Ya da sanırım önceki yazılarından birindeydi:Her iki taraf da ortaya çıkıp (freemason ve illüminati) biz buyuz,bu yüzden kapışıyoruz hadi seçin birimizi demedikleri sürece halen olayların gidişatını,gayesini tam olarak bilemeyeceğiz.Aynı şekilde Kuran-ı Kerim ve diğer kutsal kitapların geldiği yer,çıkış noktalarını bilemeyeceğimiz gibi ki din konusunun örgütlere kıyasla çok daha vicdani bir boyutu var.
Kıssadan hisse,ben kendi adıma çok teşekkür ederim yazıların için.İnsanı düşünmeye sevk ediyor,ufkunu açıyor.Yalnızca 2x2=4 sonucunu her zaman alamıyoruz ve almak zorunda da değiliz.Bizim için yüzde yüz doğruluğu olan bir şey başkası için kabul edilemez olabilir.Kesinlikle dediklerine yanlıştır demiyorum,yalnızca bir şeyin "gerçekliğinden" emin olmamız çok çok yüksek bir bilgi seviyesi demektir.Ona da şu anda sahip olabilecek yetkinliğimizin olmadığı kanısındayım.
Yazılarının devamını bekliyorum! Sevgiler İrem.
Selam öncelikle irem çelişki olarak düşündüğün noktaları ben tahmin edebiliyorum ancak elbette yüzde yüz doğru tahmin ettiğimi söylemek senin zihnini okuyor olmak gibi bir noktaya çıkacağından çok derin bir şekilde girmemekle birlikte diğer okuyan insanlara da fikir vermesi açısından ufak bir açıklık getirmem gerekiyor. İlk bilmeniz gereken şey şu ki insanlar var olan kavramlara müthiş anlamlar yüklemiş durumdalar bu sebeple benim yazdıklarım içinde özellikle din konusunda sizlerin çelişki olarak görmeniz bundandır. Aslında benim din konusunda yazdıklarımda tek bir çelişki dahi göremezsiniz. Denemesi bedava soru olarak yöneltin bende cevap vereyim birlikte onaylayalım çelişki varmı yokmu!
SilBasit bir örnek vermek gerekirse bugün ''kezban'' ismine yüklenen anlam gibi düşünebiliriz olayı. Kezban aslında bir kız ismi olarak kullanılır kelime anlamı ise bir yeri yöneten kadın demektir. Günümüzde kezban ismine yüklenen anlam ise internet dünyası dediğimiz bilinç içinde bellidir. Sözde keko diye tabir edebileceğimiz kızları tarif etmek için kullanılan bir kelime olmuştur kezban. Bu insani dezanformasyon ile gerçekleşmiştir ve gözümüzün önünde duran net bir delildir. Oysa kezban kızımızın veyahut kezban kelimesinin anlamının bu dezanformasyonla yüklenen anlam ile uzaktan yakından alakası yoktur. İşte benim burada bahsettiğim aynen kuran'a kezban muamelesi yapıldığıdır. Bunun nedenleri elbette çok fazladır. Ataların bilimsel eksikliği ve kuranın uyarılarını dikkate almadan onun mucizelerinin ortaya çıkmasını beklemek yerine herşeye bir kulp bulmaları vs.. nedenlerden günümüzdeki garip kuran algısının alt yapısı oluşmuştur. Fakat kuran devamlı buna karşı uyarmaktadır. Hani delilleriniz der örneğin, ataları ya yanlış biliyor idiyseler der, devamlı surette uyarır ve düşünmeye sevk eder.
Diğer konuya gelecek olursak aslına bakarsanız ben o konuya yabancı biriydim fakat gözlemleyebiliyorum bazı şeyleri ve o konuda biraz paranoyak olduğum doğrudur. Bu da benim şahsi bilgi eksikliğimdendir diye düşünüyorum ve eğer dikkat edecek olursanız okuyan arkadaşların yorumlarını merakla beklediğimi belirtiyorum farmason veya illuminait konusunda. Ancak bana sorarsanız ben kuran'dan öğrenme taraftarıyım zira o söz gerçek olan söz. Her koşulda böyle ister tanrı sözü olsun ister birileri yazmış olsun kuran gerçekleri söylüyor. Görüşmek üzere.
Anlıyorum.Demek istediklerini çok güzel bir üslup ile dile getirmen bir sıfır önde başlaman demek ki bu müthiş bir şey.Ki Kuran doğru olsun ya da olmasın,saygı duyulması gerekilen bir kitaptır ve hak ettiği saygıyı duyduğundan şüpheliyim.İnsanların,kitabı (Kuran'ı) yanlış anlayıp,yorumlayan ve bunu üstüne basa basa yaşayan gerizekalılara bakıp, "Aa işte dinler böyle,aptal insanları uyutmak için uydurulmuşlar." diye kestirip atmaları da en az o gerizekalıların yaptıkları kadar aptalca.Bu tıpkı bir uzaylının gezegenimize indiğinde konuştuğu ilk insanın ona kötü davranması sonucu, "Bütün insanlar çok kabalar,kötü kalpliler." demelerine benziyor.
SilKuran'ı inceleme tarzını sevdim,belli ki aklın çalışıyor.Ama senin gibi olmayan milyonlarca insan bu kitabı okuyorlar ve senin dediklerinin %1'ini çıkarıyorlarsa ne olayım.Kitabın değişimlere uğradığını biliyoruz (Özellikle de Emeviler döneminde) fakat temelde çıkarılması gerekilen şeyler hala aynı.Buna rağmen sen Allah'ın dilinin sanatlı olduğunu düşünerek birçok mantıklı ve insancıl çıkarımda bulunurken,en az 1 milyar küsür Müslüman,olduğu gibi algılıyor ve kitabı olduğu gibi yaşıyor.
Temelde sen ve onlar aynı şeyi okuyup,aynı şeye inanırken doğrularınız ve yanlışlarınız farklı oluyor.Bunu demek istemiştim.Sevgiler:)
Kitabın değişme uğradığı kesinlikle yanlış bilgi irem hanım. Emeviler veya Abbasiler bunlar yanlızca anlamlarını çarpıtabilmeyi başarabildiler. Kitabın korunması ise öyle tuhaf hikayelerle değil bizzat çoğaltılması farklı devletlere gönderilmesi vs.. şekilde yayması ile olmuştur. Fakat buna rağmen geçtiği harekeleme ve secaretleme süreçleri onu derleyenlerin ufak tefek ayrımlara sapmalarına yol açmıştır. İşte bunlara çeki düzen veren akıl'dır. Kuran aklederek ulaşılan sosyal bilgilerden oluşur. Ve emin olun tek bir ''ben'', ''biz'', ''o'' kullanımı, tek bir kelime bile gereksiz değil müthiş yönlendirmeler içermektedir.Yapılması gereken aslında çok basit birşey 1000 yıllık sözlük olan ragıp el isfahaninin müfredat adlı eserini alıp kelimeler yüklenen anlamlarından arındırılacak ve herşey apaçık ortaya çıkacaktır. Kuranın yazarı diyorki ''apaçık kuran''. Aslına bakarsan değil 1 milyar 50 milyar olsalar apaçık görünen şeyi inkar etmek saçmalıktır. Ben aklımın kavradığını inkar edersem o 1 milyarın arasında yerimi alırım. Onlar söylediğim gibi yüklenen anlamlardan ilerledikleri için meallere bunu yansıtıyorlar. Yani evet kitap apaçık fakat kavramlar kendi uydurduklarıyla eğilimli bir halde. Korunan ise ''kuran'' yani akledecek insanlara hazırlanan gerçek. Kağıt parçası değil.
YanıtlaSilEvet,diğer bir husus sizinle aynı fikirde olmayan insanlara yönelttiğiniz hakaret dolu sözler.Kendi inanışınızı tek gerçek olarak görmek ne kadar mantıklı?
SilSizin inandıklarınız her şeyden doğru olabilir,ama bu sizin aklınızın,kalbinizin içinde öyle.Sizin ruhunuz için bedeniniz için doğru bunlar.Yaşadıklarınız,tecrübeleriniz,sizi siz yapan her şey bir araya geldiğinde inandıklarınız da doğru olur.
Ya ben? Ya da tanımadığınız milyonlarca insan.Milyonlarca farklı hayat;görülen yerler,işitilen sözler hepsi farklıyken aynı şekilde düşünmek,aynı şeylere inanmak ne denli mümkün?
İşte tam da burada sizin sevgili Mark Twain,sizin söylediğiniz "Aptal mısınız,nasıl göremiyorsunuz? Göremiyorsanız aptalsınız,sizinle daha fazla uğraşamayacağım."
Söylemeniz gereken şudur,budur bunu yapın şunu yapın asla diyemem.Sizi siz olmadan yargılama hakkına sahip değilim.Tıpkı sizin gibi düşünmeyen insanların neden sizin gibi düşünmediklerini bilemeyeceğiniz gibi onlara hakaret etme hakkına da sahip olamazsınız.
Daha önce de dile getirdiğim gibi,doğrularınız olabilir ama gerçek bir tanedir.Ve sırf sizin mantığınızla,inancınızla,kalbinizle,ruhunuzla ölümüne koruduğunuz bir maneviyata sizin gibi tüm dünya inansa dahi,bu onu gerçek yapmaya yetmez.Gerçek zaten gerçektir.Biz var olsak da o gerçek var olmasak da.İnansak da gerçek inanmasak da.Bu durumda ben ateist,agnostik ya da inancı belli olmayan bir insan olmamalıyım.İnsanlığımız için,elimizi vicdanımıza koyarak konuşalım biliyorum siz de merhametli bir insansınız,olmasaydınız yazılarınız bu denli kibar ifadeler içeriyor olmazdı kanımca.
Hiçbir şeyin propagandasını yapmıyorum.Sadece yanılıyor olabileceğinizi düşünün.Aptal,küstah dediğiniz hatta dediğim insanların haklı olabileceğini düşünelim.
mark eposta adresini yazar mısın benim için, sürekli yorum atmak zorunda kalmayayım
YanıtlaSilBenim inanışım yok irem hanım. Ben inandığım konuları öyle olduğuna inanıyorum diye anlatırım. Ben karşı tarafı salak olmakla suçluyorsam o konu iman ettiğim konudur. İmanın ne olduğunu ise 500 sefer anlattım buradan kendimi övdüğümü zannetmeniz ise sizin kendi az araştırmış olmanızdan kaynaklanıyor zira ben kendimi değil gerçeği övüyorum. Çünkü gerçek bahsettiğiniz inanç gibi kavramlara müsade etmiyor bu da doğru araştırma denen şeyi ortaya çıkarıyor. Yani insanlar açacak sözlüğü görecek gerçeği ee bu kadar basit birşeye de yönelmeyenlere salak diyorsam bırakın bunun kararını ben vereyim. Belkide böyle söyleyerek insanları tetiklemeye çalışıyorumdur kimbilir. Bu sebeple hakkımda istediğinizi düşünün ben gerçek mesajın yayılması için ne gerekiyorsa onu yapmaya kararımı çoktan verdim.
YanıtlaSilİşte bundan bahsediyordum.Sizi kınadığım falan yok yanlış anlamayın sakın.Kendinizi övdüğünüzü de söylemedim ima dahi etmedim.Başkalarına hakaret etmenizden rahatsız oldum dedim hepsi bu.Bırakın ben de rahatsızlığımı dile getireyim değil mi? Hem bu ahlakla ilgili bir şey.Sizin anlatmaya çalıştığınız hiçbir konuyla doğrudan alakası yok.
YanıtlaSilVe iman,gerçek iman hiçkimsenin ölmeden ulaşabileceği bir maneviyat değildir.Bu da Allah'ın sözüdür.Gerçeklerden emin olmak da ne demekmiş? Ortada milyon tane hesap dönerken araştırıp gerçeklere ulaşmak kendinizi kandırmaktan başka bir şey olamaz.Ama araştırın,bol bol araştırın ki "gerçek" dediklerinizi kendiniz yalanlarsınız.
Tüm gerçeklerden bahsediyorum,inancınızdan değil.Bir şeyden emin olduğunuz an olayın bittiği andır.Biz hiçbir şey bilmiyoruz,hiçbir şey görmedik daha.Takıldığım çok nokta var,tek bir kaynaktan araştırmayın bence size antitez sunacak kaynaklara da yönelin.Sizin tam tersiniz bir insan nasıl düşünür,neden öyle düşünür bunları deneyin,aklınıza zarar gelmez! Akıllısınız,biraz da başka yönlerden bakın.En içerlediğim konuyu da dile getirdim.Cahilliğinden küstahlık yapan 'sırtını dönen' insanlara siz yol gösterin,onlar sizi anlayana kadar onların dilinden konuşun.Hakaretle sizin gibi akıllı bir insanın da onlardan farkı kalmıyor.
Tabiki dile getireceksiniz istediğim şey tamda bu hatta benim beklediğim daha sertleri. Birileri gelip embesil olduğumu söylesin, en ağır küfürleri suratıma etsin ama lafı edip gitmesin gelsin tartışalım bütün amacım bu zaten. Mescit boyun eğilen yer demektir. Bu esas olarak bilgice boyun eğdirilen yerdir. Benim amacım bulunduğum her ortam mescit olsun. Hangi konuda tartışırsak tartışalım bilen gelsin delillerini koysun bilmeyene boyun eğdirsin meselem budur.
YanıtlaSilAhlak konusunda da tartışmaya açık bir noktadayız şöyleki;
(Nisâ: 148) Allah, haksızlığa uğrayanların dışında, kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez. Ve Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir.
Benim küfür ettiğim her kimse insanlığa bilinçli bilinçsiz zarar veren kimselerdir. Bu sebeple onlar benim hakkımı yiyorlar bende sövüyorum.
Gerçeklerden emin olmak delil ile mümkündür. Ben kuran'da karşılaştıklarımın ayetlerle delilini görüyorum ve kuranın tayin ettiği şekilde bir harita uygulayacaklarında görecekelerini söylüyorum gerçek budur. Fakat diğerlerininki teoridir kuran ise teoriyi red eder. Biz herşeyi açıkladık der.
Hala inanç diyorsunuz ben inanç hissetmiyorum. İman diyorum. Kesin bir bilgi ve kanıta dayalı bir kabul ediş. Başlarda saçma bulmanız gayet normal bu yüzden kuran çalışmalı insanlar diyorum zaten. O yollardan geçtiğim için söylüyorum bunları. Allah için bir masada melekler ve cinlerle oturup toplantı yaptığı şirkine düşmeyin diyorum. Bu da gayet hakkımdır. Hkaret konusu yineliyorum ne amaç güttüğümü bilemezsiniz bırakın bu da benim kararım olsun eleştirinize saygı duyuyorum ama sadece o kadar.
Kuran'a iman etmeyen birine,bak burada yazıyor al sana delil diyemezsiniz ki.Gerçi güneşin sarı olduğunu söylersiniz,kişi yine inanmayı reddeder bu da işin felsefi boyutu.Yapmaya çalıştığınız,baş koyduğunuz yol hoşuma gitti.Diğer insanlardan farklı olarak; inanmayanlara öyle bir dille yaklaşın ki "aa evet bir sürü kaba saba adam var ama böyle insanlar da varmış dur bir dinleyeyim" diyebilsinler.Benim alındığım nokta bu.Bence siz de benim hakkımı yiyorsunuz.Uzaylı-dünyalı örneğimdeki gibi,inanmayan biri gelip sizinle konuştuğunda "ah bu inananlar hep böyle işte,kendilerine katılmayınca hakaret ediyorlar küfrediyorlar" gibi bir genellemeye mahal vermemek adına uyarıda bulunmuştum.Daha fazla uzatmayacağım,madem öyle işte böyle;siz de benim hakkımı yiyorsunuz.
YanıtlaSil