Twitter Facebook

24 Aralık 2013 Salı

LANETLENMİŞ AĞAÇ GERÇEĞİ

Selam herkese, ilk yazıma dinlerin temelinde olan bir meseleyle başlamayı uygun gördüm. Yazının sonunda birçoğunuz şoklanmış vaziyette buradan ayrılacaksınız. Benim sizlerden istediğim bugüne kadarki din algılarınızı en azından bu blog'a girdiğiniz zaman, bir kenara bırakmanız ve gerçekten olaya odaklanarak anlamaya çalışmanız. Yani benim yazım şeklim, kullanacağım kelimeler, bozuk imlam'a takılmadan olaya odaklanmanızı istiyorum. Bu son söylediğim her yazım için geçerli, sonra vay bu nasıl üslup amk, gibi tepkiler olursa embesil muamelesi yaparım baştan uyardım çünkü.

Gelelim meseleye, hepiniz duymuşsunuzdur bu hikayeyi zira istisnasız her dinde aynı şekilde yer almıştır bu garabet başlangıç şekli. Vay efendim adem ile havva cennette dünya sikine minare götüne takılıyormuş da sonra Allah'ın onlara yasakladıkları ağaçtan bir meyva yemişler (ki çoğu kaynakta elma'dır bu) sonra alayımıza trafik polisi edasıyla tanrı ceza kesmiş. Oğlum bu nasıl bir tanrı lan? Ben yıllardır elmanın yeşilinden kırmızısına kadar envayi çeşidinden yedim sonra da ossura ossura gidip uyudum. Kimse de bana ceza vermedi amk. Önce Ali imran suresi 7'nci ayete bir bakalım gerçekten çok önemli bir ayettir o kuran'a yaklaşım konusunda.


7- Sana Kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: 'Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır' derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.

Neymiş? Bazı ayetler müteşabih (benzeşmeli birden çok anlamlı) imiş. Allah kitap boyunca bizlerin anlamamızı kolaylaştırmak için çeşitli dil sanatlarını kullanmıştır kitapta. Örneğin; Benzetme, mecaz-ı mürsel, fabl (cansız varlıkların konuşturulması) vs... Bunu şöyle düşünebilirsiniz aslında, sizler insan olarak akvaryumdaki balıklara bir din göndermek isteseydiniz, yani elinizde böyle bir imkan olsaydı bunu nasıl yapardınız. Muhtemelen ona onun dünyasından örnekler verirdiniz. İşte Allah bizlerin en kolay anlayacağı yolu izliyor türlü alanlardan mucizelerini de bu şekilde yerleştiriyor insanlığa rehber olacak olan kitaba.


Yani bu kitap aklını kullanacak adam arar. Başka birşey değil. Akıl seviyesi insanı diğer canlılardan ayıran tek temel özelliktir. Aklı çıkardığımız taktirde bir hayvandan ne farkımız kalır? Bence hiçbir farkımız kalmaz, işte ruhun üfürülmesi, insana bilginin verilmesidir. Neyse ona diğer bir yazıda değinicem şimdi konumuza dönelim.


Gelin bakalım neymiş bu lanetli ağaç mevzusu...

Bir zamanlar rabbin meleklere: ''Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım.'' demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı:''Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz.'' Allah şöyle dedi: ''Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim.'' (Bakara, 30)


Bu ayetin anlatım tarzı fabl (hayvanların, bitkilerin ya da cansız varlıkların konuşturulması) şeklindedir. Kuran'da yer alan melek kavramının geleneksel dinde ki mevcut metafizik, kanatlı melek anlayışı ile bir ilgisi yoktur. Melek kelimesinin Kuran'da iki çeşit kullanılışı vardır. Biri Allah'a itaat eden güçler, diğeri ise insana itaat eden varlıklar. İnsana secde eden/itaat eden varlıklar insanın bilgisi ile kuşattığı ve hakimiyetine aldıklarıdır. Bitkiler, hayvanlar, toprak ya da nesneler bu türdendir. Bu anlamda ayette yer alan Allah ile meleklerin konuşması anlamayı kolaylaştırmak için kullanılmış bir anlatım tarzıdır. Allah meleklere/yeryüzünde insanın bilgisi ile kuşattığı, bu sayede insana itaat eden nesnel varlığa ''Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım.'' demiştir. Melekler de ''Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın?'' demişlerdir. Yani Allah rakı masası babında bir muhabbette değildir, bu Allah'ı kişileştirir ey sığır! Allah ise bunlardan münezzeh olduğunu, hiçbir yaratılana benzemediğini, şu bilgi ve/veya beyin yapısıyla onu kavrayamayacağımızı sadece eserleri ile anlayabileceğimizi söyler.



Hmm güzel Allah meleklere halife atayacağım diyor, melekler de orada kan döken birini mi atayacaksın diyorlar, o halde yeryüzünde bir adem var ama ne tür bir adem? İyi ya okuyoruz madem bir sonraki ayete bakalım.




Ve adem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere göstererek şöyle buyurdu: ''Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz.'' (Bakara, 31)

İsimlerin tümünü öğretti ile anlatılan dil'in doğuşudur, yani bilginin insana verilmesidir. Yani adem ilk insan değil, bilgilendirilmiş ilk insandır. ilk sosyal bilgi olarakta nesnelere isim vermek öğretilmiştir. Dil denen şey nesnelere isim verilerek oluşur biz bugün ana babamızdan ve çevremizden geçmişte insanların nesnelere isimler vererek oluşturduğu dili öğreniyoruz. Yani adem ile birlikte sınav edilen insan profili ortaya çıkıyor zira ona akıl dolayısıyla bilgi veriliyor ve bundan sorumlu tutuluyor iş bu kadar basit.


(KEHF 50) Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.


Bak şimdi meleklere ademe secde edin demiştik diyor! İblis dışında hepsi secde etti diyor ve o CİNNlerdendi diyor. Nasıl ya? Melek kim, cin kim aga bir karar ver!

CİNN: 5 duyu organıyla algılanmayan, yabancı, tam olarak tanınmayan... (bunlar sözlük anlamları)

Burada insanın nesnel olarak kavrayamayacağı iblisin var olduğu insanlara anlatılıyor. Yani sınavdasınız ve kötülük de var. İzin verilenlerdensin denmesinin nedeni de budur. Yani bu yaşam içersinde iblis hep var olacak ancak iblis insan kontrolünde birşeydir. İblisi harekete geçirecek olan insan'dır.

Andolsun ki sizi yarattık, sonra sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere "Âdem'e secde edin" dedik. Onlar da secde ettiler. Ama İblis etmedi, secde edenlerden olmadı o.

Allah buyurdu: "Sana emrettiğimde secde etmeni engelleyen neydi?" İblis dedi: "Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın." (Araf, 11-12)

Allah, insanın nesnel olarak kesinlikle bilemeyeceği İblis'i, insanlara bir tiyatro sahnesi/canlandırma şeklinde anlatmaktadır. Gerçekte Allah ile İblis arasında böyle bir konuşma geçmemiştir (iblis şeytani fikirlerin tasviri için kullanılmıştır). Ayetlerdeki konuşmalar sadece insanlara İblis'in varlığını anlatmak için kullanılan bir yöntemdir. İblis’i faaliyete geçirecek olan insandır. İnsan önüne çıkan bir olayda ya aklını işleterek bilgi ile hareket edecek ya da ham düşünce arzu ve isteklerine göre hareket edecektir. İşte insanın bilgiden uzak bir şekilde ürettiği ham düşünceler şeytandır.




NEFS'den bahsedelim biraz...

Her insanın tairehu / kuşunu onun boynuna takmışızdır. Kıyamet günü kendisine, önünde açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkaracağız. (İsra, 13)

Beyler dağılın boynunuzda kuş var amg :D Bu ne oğlum nelere inanıyorsunuz, bütün kuran boyunca düşünmezler mi, akletmezler mi diyor ama hekes bir masal dünyası oluşturmuş gidiyor. E durum bu olunca tabi inanmazsın amk zerre kadar beynini çalıştırıp vakit ayırmış olsaydın görecektin nelerden bahsediliyor.


Ayette ''kuş'' olarak çevrilen kelime ''taire'' kelimesidir.(Tayr) sözcüğü, sadece ''kuş'' anlamını ifade etmez, bu sözcük küçük bir böcekten, arıdan, kuştan uçağa ve bulutlara kadar her türlü uçan cismi kapsar. İstediğiniz kaynaktan test edebilirsiniz. İşte kuran çevirisi bu denli önemlidir meal ile sınırlı kalırsanız çeviren adamın insafına kalırsınız.

Bu herifler atalarının dinine uyuyor, Kuran çalışılır, okunmaz! Etimoloji en önemli ders verici oldu lan bana. Sözlük anlamlarına yöneldiğim de zamane insanlarının kavrayamadıkları şeyleri nasıl masallaştırdıklarını ve günümüze ne halde yansıttıklarını gördüm ve topluluk atalarının peşinden gittikçe olay daha bir çıkmaza giriyor, oysa Allah bundan men ediyor ''ya ataları yanlış yolda idiyseler'' diyor defalarca. Şunu anlamalısınız Nüsha kuran değildir, Mushaf da kuran değildir, kısaca kuran'ı kerim mealleri kuran değildir ! Kuran kendi kendisini tercüme eden inanılmaz bir kitaptır. Yani aklı rehber aldığınız zaman herşeyi neyin ne olduğunu apaçık görebileceğiniz bir kitaptır. Ve kitabın yazarı olan Allah ibrahimin dinine girin diyerek aklı rehber almanız gerektiğini kast etmiştir. İbrahim yer yüzünde gezen, arayan, sorgulayan bir peygamberdir gidip kıssalarını okuyun. Yıldızın birine tapıyor sonra bakıyor yıldız kayıyor yok diyor bu benim tanrım olamaz vs... Böyle bir ton olay yaşıyor. Ve en sonunda peygamberlik ile müjdeleniyor. Neyse konu dağıldı geri dönelim.

Ayette taire kelimesi kanatlı birşeye vurgu yapıyor. Ben kelebeğe benzettim artık siz neye benzetirseniz onu düşünün isterseniz kuş deyin ama odaklanacağımız kısım bu değil, bu ayette örneklendirilmiş olan şeyin görevi. Neremize takmış bu kelebeği ? Boynumuza o halde bakalım boynumuzda ne var (Kuran nettir uçuş istemez). Bu tiroid bezi gelin bi görevlerine bakalım. Şimdi biraz alıntı yapıcam bir uzmandan.








Tiroid bezi boynumuzun ön tarafında bulunan bir organımızdır. Tiroid bezinin görevi troid hormonlarını üretmek, depolamak ve gerektiğinde kana vermek ve metobolizmamızı ayarlamaktır.

Tiroid bezi küçük bir bezdir; 15-20 gram kadar ağırlığı vardır ve ceviz büyüklüğündedir. Boynun ön tarafında cildin altında bulunur ve kelebek şeklindedir. Kelebeğin kanatları sağ ve sol lob olarak adlandırılırken bu iki lobu birleştiren ortadaki kısma istmus adı verilir. Her lob 4 cm uzunluğunda ve 1-2 cm enindedir.

Tiroid borusu adem elması denilen nefes borusu çıkıntısının (gırtlak) tam arkasındadır ve yutkunmakla aşağı yukarı hareket eder.

Vücudumuzdaki tüm hücreler tiroid hormonlarından etkilenmektedir. İnsanın anne karnındayken gelişimi, doğduktan sonra büyümesi ve tüm metobolizma faaliyetleri tiroid hormonları tarafından kontrol edilmektedir. Tiroid hormonlarının vücudumuzda etkilemediği organ veya hücre yok gibidir. Kalp hızı, kan kolesterol düzeyi, vücut ağırlığı, kasları güçlü olması, adet düzeni, cilt ve tırnaklar, kemikler, seks organları, beyin ve psikolojik durum tiroid hormonlarından etkilenmektedir.

Tiroid bezinin çalışması beynimizin tabanında bulunan hipofiz bezi tarafından kontrol edilir… Hipofiz bezi ise, beynimizde, hipofiz bezinin üzerinde bulunan hipotalamus organı tarafından kontrol edilir… Görüldüğü gibi hipotalamus, hipofiz ve tiroid bezi birbirine bağımlı olarak çalışan ve birbirlerini kontrol eden 3 bezdir...

Hani, sana: "Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır." demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı da Kur’an’da lanetlenmiş bulunan o ağacı da insanları sınamak dışında bir sebeple göndermedik. Biz onları korkutuyoruz ama bu onların kudurganlığını artırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Kelebek görünümündeki tiroid bezinin aynı zamanda açık bir kitaba benziyor olması da enteresandır.


Şimdi biraz daha ayetler ışığında bakalım;


Her insanın kelebeğini onun boynuna takmışızdır. Kıyamet günü kendisine, önünde açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkaracağız.

"Oku kitabını! Bugün sana hesap sorucu olarak nefsin yeter." (İsra, 13-14)

Ne yeter neeeeeee ??? - Nefsin !


Yemin olsun ki, insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını da biz biliriz. Biz ona/nefse, şah damarından daha yakınız.
Sağında ve solunda oturmuş iki görevli, kayıt yapmaktadır. (Kaf 16-17)



Bu 2 görevli bizim kelebeğin veya kuşun kanatları, tiroid bezinin sağ ve sol lobları olmasın la. Eee o zaman bu omuzumuzun üstündeki kanatlı taş gibi meleklere noldu? Onlar hiç var olmadılar kanka, onları sen uydurdun üzgünüm hayallerini yıktığım için :D

Ayette biz ona nefse şah damarından daha yakınız diyor !

''Nef'' kelimesi ''nefes etmek'', ''Nefs'' kelimesi de ''üfürmek, üflemek'' anlamlarına gelir. İnsanda nefes almakla ve üflemekle ilgili tek bölüm ''solunum sistemidir''

60- Hani biz sana: 'Muhakkak Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır' demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı insanları denemek için yaptık, Kur'an'da lanetlenmiş ağacı da. Biz onları korkutuyoruz. Fakat (bu) onlarda büyük bir azgınlıktan başka bir şey arttırmıyor.

Ayet dikkatli okunursa ''Kuran'da lanetlenen ağaç'' deniyor. Burada dikkat edilmesi gereken kelime ''Kuran'' kelimesi. Kuran, olgular arasında bağ kurarak/aklederek öğrenilen sosyal bilgilerden oluşur. O halde burada, bildiğimiz nesnel anlamda bir ağaçtan değil, ağaca benzeyen bir şeyden bahsediliyor (benzetme sanatı).

Ayrıca ''Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır'' dedikten sonra sınanmaktan bahsetmesi ve bu bilginin verilmesi insana dair insana ait birşey olduğunu gösteriyor. Buyrun size benzetme ile anlatılan lanetlenmiş ağacı göstereyim;







Şaşırdınız biliyorum ama şaşıracak birşey yok Allah ayetlerini akledecek olanlara açık seçik göstermiştir. İnsanlar bir masal kitabı okur gibi kuran okudukça elbette ondan uzak kalacaklardır. Ancak kuran çalışılır, tekrar ediyorum altını çiziyorum buranın. Kuran çalışılacak bir kitaptır ve günümüzde bu gerçekten çok kolay bilgisayar var amk iki tık ile bütün kelimelerin ne anlamı varsa nereden türediyse ulaşabiliyorsun. Ve ulaştığın zaman haaaaaaaa diyorsun en babasından. İbret almaktan belam sikildi lan yemin ediyorum.

Hala şüphesi olanlar varsa sağlamlaştıralım o halde.


Kendilerine gelmiş hiçbir kanıt olmadan, Allah'ın ayetleri hakkında tartışıp duranlar var ya, onların göğüslerinde, asla ulaşamayacakları bir büyüklüğün kuruntusu vardır. Artık Allah'a sığın! O'dur Semî, O'dur Basîr. (Mümin, 56)

Göğüslerindeki düşmanlığı çekip almışızdır. Köşkler/divanlar üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olmuşlardır. (Hicr, 47)
Göğüslerinde düşmanlıktan ne varsa söküp atmışızdır… (Araf, 43)

De ki: "İnsanların Rabbine sığınırım! İnsanların yöneticisine, yönlendiricisine, İnsanların ilahına; Kıvrılıp kıvrılıp saklanan, sinip sinip gizlenen vesvesenin/o sinsi, o aldatıcı şeytanın şerrinden, İnsanların göğüslerine kuşkular, kuruntular sokar o; Cinlerden de insanlardan da olur o!" (Nas Suresi)

Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır göğüslerinin saklamakta olduğu ise daha büyüktür. Eğer aklınızı işletirseniz Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir. (Ali İmran, 118)

Onlar ise sizinle karşılaştıklarında inandık derler; başbaşa kaldıklarında size öfkelerinden parmak uçlarını ısırırlar. De ki onlara: “Öfkenizle geberin.”Allah, göğüslerin içindekini çok iyi bilmektedir. (Ali İmran, 119)

”Bu, Allah göğüslerinizdekini denesin, kalplerinizdekini ortaya çıkarsın diyedir. Allah, göğüslerin özünü çok iyi bilir. (Ali İmran, 154)
O ağaç ki, zalimler için onu bir fitne yaptık. (Saffat, 63)


Gerçekten de fitnenin kralı değil mi?




MEYVA'DAN YİYİNCE ÇİRKİN YERLERİN GÖRÜNMESİ MEVZUSU

''Böylece ikisini de aldatarak, onları mevkilerinden düşürdü. Ağacın meyvasını taddıkları zaman, ayıp yerleri kendilerine açılıverdi. Onlar da hemen cennet yapraklarından üst üste koymakla örtünmeğe başladılar. Rableri onlara şöyle nida etti: “- Ben, ikinize de bu ağacı yasak etmedim mi; şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?'' (Araf 22)


Burada cennet yaprakları olarak anlatılan kelime ''varaku'l cennet''

Varak sözcüğü; Arap dilbilimcilerinden Cevherî'ye göre, "gümüşlerden yapılma ve develerden meydana gelme mal varlığı"; İbn-i Sîde'ye göre, "koyun ve develerden meydana gelen mal varlığı"; Râgıb'a göre, "kitap ve ağaç yaprağından başka, ağaçtaki yaprağın çokluğuna benzetilerek 'çok mal’ için de varaktabiri kullanılır."
Kısaca temel anlamı mal, mülk, para, eşya vs...

Burada anlatılan istifçiliktir. İnsanın şeytana uyarak ne bulduysa benim benim benimcilik yapmasıdır.

Yasaklı ağacın meyvesinden yeyince (yani şeytana nefse uyunca çirkinlikleri/kötülükleri ortaya çıkmıştır) ve tekasür hastalığına yakalanarak biriktirmeye başlamışlardır. Allah ise rızık vericidir, herkese rızkını verir ancak insan başkalarının rızkını çalar. Kuran'ın temel mesajlarından birisidir bu, ve bakın yer yüzündeki adaletsizliğin en önemli sebebi de budur anasını satayım.



İşte böyle hacı, şimdilik ben kaçar hadi eyvallah...

















































1 yorum:

  1. Bir Tanrı, insanlara bir şeyler söylemek istiyor ve söylüyor. Sence o tanrı geri zekalı mı ki bunu senin gibi anlatmak yerine Kuran'daki gibi anlatmış olsun. Ne var yani bu cümleleri Tanrı kuramaz mı? Cariyelerle nasıl sevişeceğini, hangi düşmanı nasıl öldüreceğini, Zinetlerimizi kimlere gösterebileceğimizi detaylı olarak anlatan tanrı neden bu konularda masalsı anlatımı tercih etmiş olsun. Sosyolojik evrimimiz devam ediyor ve bu saçmalıkları artık bünyemiz kaldırmıyor. Bu saçmalıkları reddetmek yerine, kendi düşüncelerimizi bu saçmalıklara monte etmeye çalışıyoruz. Kısacası Kuran'a uymak yerine, Kuran'ı kendimize uyduruyoruz. Her kavme kendi dilinde peygamber diyen bir kitabı anlamak için neden bu kadar kasıyorsun. Kitap seninle muhatap bile değil.

    YanıtlaSil