Twitter Facebook

1 Ocak 2014 Çarşamba

KEHF SURESİNDEKİ MÜTHİŞ MESAJ VE REENKARNASYON SIÇMIĞI

 Selam insanlar, bu yazıda reenkarnasyon sıçmığının nereden geldiğini aslında o işin ne olduğunu kuran'da nasıl anlatıldığını göstericem. Şimdi bu reenkarnasyon inancında bir kere balık baştan kokmuş onu bir diyeyim. Çünkü ''ruh'' öyle transfer olan birşey değil, daha da basit anlatayım ruh insana dair bir bilgidir.




Ruhundan üfürdü - Bilgiden verdi. Kuran'da hayvanlar için böyle bir söylem okudunuzmu hiç? Eğer ruh canlılık demek olsaydı o halde hayvanlar cansız amk. Hiç alakası yok, ruh yukarıda saydıklarımın bütünüdür. Ha şimdi soru doğuyor işte, bu bütünlük ne?

Tamam yavrum gel az. Bakalım kehf suresi aslında ne anlatıyormuş. Öyle sureleri okuyup okuyup geçiyorsunuz, ondan sonra sen kuran'ı araştırmıyorsun (kuran çalışmıyorsun) aga dediğim zaman bana diyorki; Sen beni tanıyor musun ben bilmem kaç tane meal, anasının amı kadar da risale kitabı okudum falan. Sen kuran okuyan adamsan daha ilk dakikasında falso veren hadislerle, kuran arasındaki o devasa uçurumu göremiyorsan ve o anda o hadisleri ''bir siktir git'' diye çöpe atamıyorsan sana yazık. Çöpe atmaktan kastım okumamak da değil, sonuçta bir yazı mevcut okursun, ama bu beyin birşeyleri süzer dimi. Ulan, sığır bir kaç herif yüzünden kaç asırdır recm diye bir katliam uygulanıyor, düşünebiliyormusun olayın pisliğini. Yani Kuran ayetleri öyle bir yönlendiriyorki seni, nereye bakman gerektiğini bile söylüyor. Bu ne demek biliyormusun, neyi koruduğunu söylüyor demek! Ve bunlarda da arkeoloji, etimoloji dışında bir kaynak göremezsin kuran'ın seni yönlendirdiği. Yani kesin olan bilgilere ulaşabileceğin dışında bir kaynağa asla yönlendirmiyor, beynini çalıştır bul diyor.

KEHF(Mağara) SURESİ

Bu surelerin isimleri önemlidir bak ondan yazdım.

9. Yoksa sen, Kehf [Büyük Mağara] ve Rakim [Yazıt] Ashabı'nın şaşılacak Âyetlerimizden olduklarını mı sandın?

10. O yiğitler, Kehf'e [Büyük Mağara'ya] sığınınca: "Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve bizim için şu işimizden akıl gelişmişliği hazırla" dediler.

11. Bunun üzerine Biz, onların kulakları üzerine o büyük mağarada nice yıllar vurduk.

12. Sonra da iki gurubun hangisinin, onların bekledikleri süreyi daha iyi hesapladığını bilelim diye onları [Rakim / Yazıt Ashabı'nı] gönderdik.



Şunu söyleyeyim kuran'ı ancak bütünlüğü ile bakarak anlayabilirsiniz. Önce ayetin, sonra pasajın, sonra surenin, sonra da kitabın bütünlüğü şeklinde. Bu acayip önemli lan öyle böyle değil çünkü bu bir teknik ve bu kitapta uygulanan bir teknik. Bir işin tekniğini kavramadıktan sonra o işten verim alman zorlaşır. Ondan sonra bu kitabı bir çöl bedevisi yazdı diye dolanırsın ortalıkta, tekniği kavrayanlarda sana götüyle güler. Yada 5 vakit ritüelle cennete points biriktirdiğini sanırsın, yine kitabın tekniğini kavrayanlar sana götüyle güler. Camiler bildiğin embesil yuvası, alayını temizlemek lazım şu ruh hastalarından. Kafalarda da bir yahudi takkesi. Bu arada yeri gelmişken bizim sikleri de boşuna kestirdik o da eski ve gereksiz bir gelenek amk. Tamam artık gelelim asıl meseleye. Hayatta yazı yazmayı beceremem ama bu biriktirdiklerimi kusmayınca sinir yapıyor.




9'uncu ayette söylüyor bunu şaşılacak ayetlerimizdenmi sandın diye ama üzerine bin tane masal düzüyorlar.

Bu konu soru üzerine anlatılmıyor arkadaşlar bu nokta önemli. Zülkarneyn meselesi de geçiyor bu sure de ama orada soru sorulduğu ayet olarak belirtilmiş, bu konuda ise o tarz bir başlangıç yok direk bilgilendirme var.

Kuran'ı bütün düşündüğünüzde bu ayetlerin metninden henüz gerçekleşmemiş, çok sonraları gerçekleşecek bir olayın anlatıldığı anlaşılıyor. Küçük bir özet vermem gerekirse temel mesajı ''İnsanların yok olmadığını ve sağda solda dolaşan hücrelerinin emaneten durdukları yerlerden tekrar alınıp birleştirileceği ve bunların bu dünya'da bilimsel olarak ispatlanacağını'' anlatıyor. Ancak böyle dedim diye reenkarnasyon sanmayın devam edicez, ön bilgi olarak bulunsun dedim ben. Zaten 21'nci ayette açıklanıyor bu pasajın ne olduğu direk kitabın yazarı tarafından ileride paylaşıcam.


Rakim sözcüğü rkm kökünden olup yazmak anlamındadır. Örneğin kuran da ''kitabun merkum'' yazılmış kitap olarak kullanılır aynı kökten geliyorlar yani. Raki de yazılmış, rakamlanmış demektir.

Sözcüğün en uygun anlamı ise "Yazıt; kitabe, yazı, yazılı levha" anlamıdır.

Kehf ve Rakim sözcükleri - Ashâb sözcüğü ile tamlama yapıldığında, Ashab-ı Kehf = Büyük Mağara Ehli ve - Ashab-ı Rakım = Kitabe, Yazıt Ehli anlamları ortaya çıkar.

Hah işte bize gereken bilgi bu! Demekki pasaj bize bu mağara denen yerde gerçekleşecek ve bu iki grup arasında geçecek olayları anlatıyor. Ayetlerinde bütünlüğüne bakılırsa (yani mağarada olup bitenlere) ve geleceğe yönelik oluşu bilgisi cebe konursa bunun bir mağara değil bir tür labarotuar tipi birşey olduğunu anlarız.


Şimdi biraz kuran'dan verilen örneklere bakarak anlamaya çalışalım bu ahsab-ı kehf'in ne tür bir deney yapmak için akıl gelişmişliği istediklerini.


(Hûd: 6)Ve yeryüzünde hiçbir dâbbeh/ canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. O [Allah], onun yerleşik yerini de, geçici bulunduğu yeri de bilir. Hepsi apaçık bir kitaptadır."

(En'am: 59) Gaybın anahtarları da yalnızca O'nun katındadır. O'ndan başka hiç kimse onları bilmez. Karada ve denizde olanları da bilir O... O bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta bulunmasın.

(Kıyamet: 13) "O gün, o insan, önden yolladığı ve geriye bıraktığı şeyler ile haberlenir.


İşte o son an'da, insanın yaratılışta içine yerleştirilmiş biyolojik çip'ler (hafıza işlevini gören sinir hücreleri) görev başına gelip kayıttaki bilgileri insanın görüşüne sunarlar. Kuran'da vefat anı ve ölüm farklı şekilde anlatılır. Meallerle bir arpa boyu yol ilerleyemezsiniz gereksiz bir kelime kullanımı yok bu kitapta amk anlayın artık, farklı kelimeleri aynı anlamlarla çevirip duruyorlar be amk duğum ibinesi sözlüğü aç bak gavat.


Şu bilimsel alıntısını da vereyim;

"... Kaliforniya'da bulunan Salk Enstitüsü Biyoloji Bölümü nörobiyologları [sinir biyologları], "Neuron" dergisinde konu ile ilgili bulgularını yayınladılar. Yaptıkları deneysel çalışmaları ile, unuttuğumuzu sandığımız için şemsiye almadığımıza inandığımız hâlde, aslında beynimizin hatırladığını kanıtladılar. ... Dr. Thomas D. Albright ve ekibi, maymunların beyinlerinde neler olduğunu anlamak için 'İnferior Temporal Korteks'teki [İTK] sinir hücreleri sinyallerini incelemişler. İTK, beynin 'görsel tanıma' ve hatırlamadan sorumlu alanıdır. Elektriksel olarak bu bölgenin uyarılmasının, geçmişte yaşanan olaylara ait görsel halüsinasyonlara neden olduğu gösterilmiştir. Ayrıca İTK'nın görsel hafızanın depolanması ve gerektiğinde çağırılmasında rolü olduğu düşünülmektedir."

(En'am: 61) "Ve O [Allah], kulları üzerinde Kahir'dir [hükümranlığı sürdürür] ve O, sizin üzerinize koruyucular [bellekler] gönderir. Sonra da sizden birinize ölüm geldiği vakit, elçilerimiz hiç eksik-fazla yapmadan onu vefat ettirirler."


Koruyucular olarak çevrilen sözcük, orijinal metinde Hafaza olarak geçmektedir. Bu sözcüğün kök anlamı ''korumak''tır. ''Koruyucular'' anlamına gelen Hafaza ile ''bellek'' anlamına gelen Hafıza sözcüğünün aynı kökten türetilmiş olması da hep tesadüftendir zaten. Burada anlatılan açıkça ölüm anında hayatımızın z raporunu seyrediceğimiz gerçeği. İnsan merkezli bakın olaya uçmayın, kanatlı 90-60-90 melekler yok amk yok yok yok!!!!! Beyaz ve insan silüetli melekler de yok hepsi palavra. Melekler bazen doğadaki güçler, bazen bir organımız, bazen savaşta götümüz sıkıştığında bir anda ortaya çıkarak doğru yolda olduğumuzu düşünüp bizi desteklemeye karar veren insan grupları.... Bunlar işte melekler. Melek bir kavram lanet olsun ''itaat eden'' temsili bir kavrammmmmmm, kişi değil, cin de kişi değil, şeytan da kişi değil, amk duğumun iblisi hiç kişi değil, sülalesi de yok lanet olası dünya'da tek şeytan biziz iblisin sülalesi de yine bizden yavşak olanlar, iblisin kendisi de yine bizden yavşak olanlar. Yönelimli mellaer sizi mahvediyor. Kimse cinlerle iletişime falan geçemez böyle bir saçmalık yok, çünkü öyle biri yok! Bunu iddia eden biri varsa bu kişi resmen bir hasta ve tedavi gerektirir. Ulan kudüste yaygın bir peygamber hastalığı var niye? Çünkü insan içinde bulunduklarından etkilenir zanna kapılır. Zan ise haktan hiçbir sik ifade etmez. Neyse devam...

(Kaf: 4) "Biz yerin onlardan neyi eksilttiğini elbette bilmişizdir. Yanımızda çok iyi kaydedip muhafaza eden bir Kitap da vardır."

(Yâ–Sîn: 79) De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek ve O, her yaratmayı çok iyi bilir."


Uzun lafın kısası bizim yapımızda, yaptığımız herşeyi kaydeden bellek hücreleri var, hatta belki tüm hücrelerin bellek özelliği var. İşte Allah bunların kaybolmadığını yerlerini bildiğini söylüyor. Madde kaybolmaz şekil değiştirir!

Yani Ashab-ı Rakim , geçmişte yaşamış insanların kaybolmamış ve kaybolmayacak bellek hücrelerini (yazıtları) taşıyan kimselerden doğru sözlü olanlardır. Zira bu konularda yalancı ve çıkarcılar çok olduğu için ashab-ı kehf Allahtan rahmet ve akıl gelişmişliği istiyor. Yanisi hadi bakalım lan inşallah bişeyler bulacaz diye heyecanla ve bulacağı şeye inanarak işe koyulan bir grup işte amk, bu kadarını düşünemiyormusunuz da garabet anlamlar yüklüyorsunuz yazım dili Allah'tan diye. Siz muhabbeti sadeleştirin ben öyle yapıyorum daha keyifli oluyor :D

İşte bu ashab-ı kehf sessiz bir ortamda, laboratuarda, stüdyoda, mağarada, hipnoz yöntemiyle bu insanların taşıdıkları başkasına ait hücreleri deşifre eden, kaybolmadığını, kaybolmayacağını, Allahın her bir şeyi yok olmadan durdurduğunu bilimsel olarak ispat edecek kişilerdir. Bunun üzerine kulaklarına uzun yıllar vurduk ile anlatılan onlara çalışma ortamı sağlandığı.

Bakın pasajın devamında ne yapıyorlar çok enteresan.


13–16. Biz sana onların [Kehf ve Rakim ashablarının] önemli haberlerini gerçek olarak kıssalaştıracağız. Şüphesiz onlar, Rablerine iman etmiş birkaç genç yiğitler idi. Biz de onlara kılavuzluğu arttırdık: "Mademki siz, onlardan ve Allah'tan başka taptıkları şeylerden ayrıldınız, o halde o büyük mağaraya sığının ki, Rabbiniz size rahmetinden yayıversin ve işinizden size rast getirip faydalı olanı hazırlasın."

14–15. Ve Biz onlar ayaklanıp da: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O'nun astlarına ilâh olarak yalvarmayız, yoksa kesinlikle saçma sapan konuşmuş oluruz. Şunlar, Allah'ın astlarından ilâhlar edinen bizim kavmimizdir. Onlara dair açık bir delil getirselerdi ya! Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir" dediklerinde onların kalplerini sağlamlaştırdık.


14-15'deki anlatım müthiş. Onun astlarından rabler (yöneticiler) edinen kavmimiz sığır. Bugünün dünyasına benziyor sikik sokuk sanatçıları, politikacıları rab (yönetici) edinenlere inat bilim ile iyi niyetle gerçeği arayan bir ashab işte bu kehf ashabı popülizme yenik düşmeyenlerden ayrıca iyi niyetle Allah'a inandıkları da belirtiliyor yani en azından deist olsalar gerek çünkü sisteme bir tepki koyuyorlar dikkat ederseniz. Demekki ateizm daha da yayılacak ve paralel olarak putperestlikte tabi sakala tapmalar falan.


Evet artık dikkatleri bi level arttırmanızı istiyorum.


17. Ve sen, doğduğu zaman, güneşi, onların o büyük mağaralarından sağ yana yöneldiğini, battığı zaman da onları sol yandan keser–geçer göreceksin. Kendileri de ondan geniş bir boşluktadırlar. Bu, Allah'ın Âyetlerindendir. Allah kime kılavuzluk ettiyse artık o, doğruyu bulmuştur. Allah kimi şaşırttıysa da, artık sen ona yol gösteren bir yakın Kimseyi asla bulamazsın."

18. Ve sen onları [Ashab–ı Rakim'i] görseydin uyanık sanırdın. Hâlbuki onlar uykudadırlar. Ve Biz onları sağ yana ve sol yana çeviririz. Köpekleri de girişte ön ayaklarını ileri doğru uzatmıştı. Eğer sen onlara muttali olsaydın, kesinlikle, kaçarak onlardan uzaklaşırdın ve onlardan ürpertiyle dolardın.

19–20. Ve böylece kendi aralarında soruşsunlar diye onları [yazıt ashabını] gönderdik. Onlardan bir sözcü: "Ne kadar durup kaldınız?" dedi. Onlar [diğerleri]: "Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık" dediler. Onlar [Yazıt ashabından diğerleri]: "Ne kadar durduğunuzu, Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi, bu varakınızla [gümüş paranızla] Medine'ye [şehre] gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise, ondan size yiyecek getirsin. Ve çok nazik davransın ve sizi kimseye sezdirmesin. Şüphesiz onlar [şehir halkı], sizin üzerinize galip gelirlerse sizi taşlayarak öldürürler veya sizi kendi milletlerine döndürürler. O zaman da siz, ebedi olarak, asla kurtuluşa eremezsiniz."


İşte burada artık ashab-ı kehf, ashab-ı rakim'in geçmişe ait olan kişilerin hücrelerini sindirim veya solunum yoluyla bünyelerine kattıklarını ispat ediyorlar ve reenkarnasyon uzayın derinliklerine gömülüyor.

Ayetteki güneşi, onların o büyük mağaralarından sağ yana yöneldiğini, battığı zaman da onları sol yandan keser-geçer göreceksin ifadesi, bu olup bitenlerin kuran açısından konumunu belirtmektedir.


Buradaki şems yani güneş kelimesi mecaz anlamıyla kuran'ı ifade eder. Kuran'da birçok kez güneş kuran, ay'da peygamber(elçi) olarak kullanılmıştır. Buna benzer bir ton dil sanatı var, akıl sahipleri kitabın bütünlüğünden anlıyor olay bu. Bu konudan tatmin olmayıp detayını merak edenler için şurada detaylı açıklaması mevcut:http://www.tebyinulkuran.com/index.php?page=sems

Ben devam ediyorum.

Ayette anlatılan Kuran'a göre konunun değerlendirilmesinde: sağ yöne yöneldiği (tam isabetle, hayırlı bir iş yapıldığı) görülecektir. Yok, kuran açısından bakılmazsa, bu kez sol yöne kayıp gidecektir (uğursuz, anlamsız bir olay olarak kalacaktır, çalışmalara yazık olacaktır :(

(Fussılet: 53) Onun hakk olduğu ortaya çıkıncaya kadar, hem afakta [dış dünyada], hem enfüslerinde [kendi içlerinde] Âyetlerimizi onlara göstereceğiz. Rabbinin şüphesiz her şeye tanık olmuş olması da yetmedi mi?

19. ve 20. Ayetlerde, taşıdıkları hafıza hücreleri deşifre olanlardan aynı çağda yaşamış iki grubun tespit edildiği ve hipnotize edilmiş bir durumdayken birbirlerine soru yönelterek konuştukları anlatılıyor.


Ve tüm bunlar ne içinmiş?


21. Böylece, Allah'ın vaadinin hak olduğunu ve kıyamet gününde hiç şüphe olmadığını bilmeleri için, onlar üzerine haberdar kıldık. Hani onlar aralarında işlerini tartışıyorlardı. Dediler ki: "Üstlerine bir duvar [basit bina] yapın. Rableri, onları daha iyi bilir." Onların işleri üzerine galip olanlar: "Üzerlerine kesinlikle bir mescit yapacağız" dediler.


Ve bu araştırmaları yapan kehf asabı aralarında tartışıyorlar bazısı bu işi fazla büyütmeyelim diyor, bazısı ise hayır bu işi herkese göstermemiz lazım diyerek bunun ispat edileceği bir (mescit)boyun eğilen, ikna edilen yer açacaklar ki bunların dediği olacak kitaba göre yani açılacak bu yer ve insanları ahirete ikna edecek bir delil duyulmuş olacak ahanda mucize budur paşalar.



22–25. "Onlar, üç kişidir, dördüncüleri köpekleridir" diyecekler, "Onlar, gaybı taşlamak olarak, beş kişidir, altıncıları köpekleridir" diyecekler, "Onlar, yedi kişidir; sekizincisi köpekleridir", ve onlar, "Onlar, onların o büyük mağaralarında üç yüz yıl kaldılar" derler. Ve dokuza arttırdılar. De ki: "Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir." Onları ancak pek az kimse bilir. Bu sebeple onlar hakkında zahir olan şeyden başkası ile bir münakaşaya girişme ve bunlar hakkında onlardan kimseye de bir şey sorma! Ve hiçbir şey için, "Allah'ın dilemesi dışında, şüphesiz ben yarın onu yapacağım" deme. Ve terk ettiğin vakit Allah'ı an ve "Umarım Rabbim beni doğruya bundan daha yakın olana eriştirir" de!


Burada da muhasebe yapıyorlar aralarında. Bu konuşmadan, söz konusu kişilerden kimisinde üç, kimisinde dört, kimisinde beş, kimisinde de altı farklı kişinin bellek hücresi olduğu; bu hücrelerde bir köpekle ilgili bilgilerin de bulunduğu; söz konusu hücrelerin üç yüz yıl evvele ait olduğu; hatta bir kişideki emanet belleklerin sayısının dokuza çıkarıldığı anlaşılıyor. Birde ciddi meselelerde tahminle hükümde bulunulmaması isteniyor Allah tarafından. Götünüz başınız oynamasın ben istemedikçe bulacak değilsiniz diyor.


Şimdi ben pederin mezarına bir bitki ekicem artık domates olur, yaza kalırsa karpuz olur ama birşeyler ekicem. Sonra bol bol bunun ürününden yiyecem, eğer sindirim yoluyla pederin hafıza hücrelerini yakalarsam size anlatırım çocukluğumu ahaha.

Gerçi bizden de olsa olsa ashab-ı keş olur lan :D Olum bak birde gelip, senin meyvalardan yedim, ben geçen hayatımda senin babandım, ananı sikiyordum gibi... basiiitt, aşağılıkk, iğrench (anla ne kadar iğrenç) espriler yaparsanız da sikerim. Büyüyün artık lan, hala piçlik yapıyorsunuz. Biliyorum illa buraya bulaşanı olursa yapar bu tip sığırlıkları önden zırhımı alayım. Büyük piçlere ihtiyacımız var artık yavrular zira dünya'yı gerçekten bok götürüyor, bu yüzden artık kıvrak zekanız üzerine cesaret eklenmiş haliyle başka platformlarda gerekiyor.

Hadi eyvallah.





6 yorum:

  1. Selam Mark, ben Nate. Arada bir foruma gel, hiç olmazsa din başlığına gel. Blogu yeni gördüm, yazıları okuyacağım.

    YanıtlaSil
  2. Ulan nate isim falan yoku islam falan yok diye okudum, ne oldu lan bu çocuğa diyordum tam sonra fark ettim. Foruma gelmeyeceğimi söyledim böylesi daha doğru olur, tatsız ortamdansa. Ben kuran'ı çalışmaya devam ediyorum. Artık bazen sikkofieldın blogunda yorum olarak, bazende bu blog'da veya sağda solda paylaşıyorum, maksat buda varı duyurmak, tartışmaya açmak platformun bi önemi yok.

    YanıtlaSil
  3. En azından din başlığına gel, fikir alış verişi olur. Eğer istemiyorsan insanlarla özel olarak konuşmazsın konu kapanır. Bir tartışma için forumu komple silme derim ben. Ya neyse, zorla gel diyecek halim yok. :) İnsanları sık boğaz etmeyi de sevmiyorum zaten konuyu kapatıyım en iyisi. Ama düşün bunu. :)

    Bir de şu başlığa göz atmak istersin belki. Boş vaktin felan olursa...;

    http://vekilsizmeclis.com/viewtopic.php?f=4&t=2152

    Eleştirilerin hepsini ilk sayfada topladım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bir ortamda bulunup oranın huzursuz ortam gibi görünmesinde baba payı alan kişiymiş gibi görünmektense o ortamda bulunmamak yeğdir diye düşünüyorum. Lan nate ayrıca elif söyledi blog açtı diye başlık açmışsın vekilsizmeclis'de, girip baktım şimdi. Lan ne adamsın ya birde müslüman oldu demişsin ahahaha. Bu blogun başlığı dahi ironidir. Benim burada anlattıklarımı dahi tartsan müslüman olmaya yada olmamaya bir kıyafet gibi bakmadığımı görürsün. Ama sende haklısın insanların kafasına o kadar fazla girilmiş ki bu önkabuller, sıyrılmak oldukça zor olsa gerek.

      Neyse ben bir örnek verip benim ne olduğumun takdirini sana bırakayım.

      Bakara 102'den ''onlar (şeytanlar), "biz fitneyiz, sakın küfre sapma!" demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı''.

      Yani nate, kişinin müslüman olmasından ziyade düşünce ve davranışın ideali ve uygulanması söyleneni var. İşte kuranın müslüman olarak bahsettiği insanlar bu düşünce ve davranışlara göre yaşayan insanlardır. Ben müslümanım demekle müslüman olunmuyor be olum.

      Ama sanıyorum senin kast ettiğin mark ''tanrının varlığına inanıyor'' demek gibi birşey. O zaman ona da cevap vereyim, ben bu kitabı basit birilerinin yazdığını asla düşünmüyorum, hatta ihtimal dahi vermiyorum. Bilgeler konusunda da oldukça çıkmaz durumlar yakaladım özellikle harut ve marut adlı iki sözde melek muhabbetinde onu da uzun uzun sikkonun blogunda yorum olarak paylaştım. Ama benden kesinlikle bir Allah var cevabı vermemi bekliyorsan, ben kitabın bahsediş şekli Allah diye böyle söylüyorum kitap şeftali deseydi bende şeftali derdim, veya kitap ''Alemlerin Rabbi olan Allah'' dediği zaman ben gereksiz ikileme yapmayacağını bildiğim için Rab kelimesi ile Allah kelimesinin farkını aradım (ve buldum).

      Özetle söylemek istediğim bu kitabı yazan, bugün dünya'da yaşamakta olanların (yerde sürüneninden, denizde yaşayanına, havada uçanından karada kaçanına kadar) hiçbirinin bilmediği şeyler biliyor. Sanırım bu yeterlidir ne düşündüğümü anlatmaya.

      Sil
    2. Elif'in (kim olduğunu bilmiyorum) başlık açtığını görmemiştim. Bir de açtığım başlıkta senden 2 alıntı yapmıştım, orada ''bunun yüzünden uzunca bir süre bilgeler fantazisinde kalmıştım'' ve ''Allah var galiba lan'' felan yazınca müslim olduğunu sandım. Neyse, şekillere felan takılmak çok da anlamlı değil, istersen yazıyı silebilirim.

      ''Özetle söylemek istediğim bu kitabı yazan, bugün dünya'da yaşamakta olanların (yerde sürüneninden, denizde yaşayanına, havada uçanından karada kaçanına kadar) hiçbirinin bilmediği şeyler biliyor. Sanırım bu yeterlidir ne düşündüğümü anlatmaya.'' --> Bu çıkarıma (eğer) ''bilgeler''de dahil ise, geriye ''Allah'' seçeneği kalmıyor mu?

      Bir de şu eleştiri başlığına cevap verirsen sevinirim, hepsine cevap vereceğini sanmıyorum (çünkü çok uzun, vaktin felan yoktur) ama hiç olmazsa arada bir cevap yazarsın diye düşündüm.

      Blogu da takibe aldım, yazıları bekliyorum.

      Sil
    3. Yok sen yanlış anladın meseleyi neyse nate boşver o konuyu. İstediğini yap kardeşim ben sorun yaptığım için söylemedim gülüncüme gitti anlatış şeklin onun için böyle cevap verdim. Evet söylediğin gibi Allah olabilir ama bizim bilmediğimiz başka bir bilinç de olabilir. Senin anlayacağın sınırlayamıyorum çünkü evren çok büyük. Bu fikrin paradoks olduğunu da biliyorum bizi onlar - onları kimler - diğer onları kimler....... falan. Diyeceğim bilgeler olayı kuran'ı daha iyi tanıdıkça ihtimali küçülmeye başlıyor, çünkü tanıdıkça kurgu büyüyor nüanslar fazlalaşıyor ve çelişkisiz yazıp - uygulanabilirliği ihtimali sıfırlara doğru gidiyor. Harut marut olayını mutlaka oku çok kilit bir nokta. Birde daha önce bana ''güç'' için tüm bunları yapma olasılıkları saçma geliyordu, artık saçma gelmiyor. Çünkü insan gerçekten gücü eline aldığı vakit götü başı oynayan bir yaratık haline geliyor bu konu üzerinde çok düşündüm. Bana en mantıklı gelen teori bu şu anda. Bütün bu dinleri masallaştırma çabaları sadece ve sadece yeryüzünde ''rab'' olabilmek için olabilir. Daha evvel demiştim rab'lik ile tanrı farklı 2 kavram. Bunların içindekiler tanrıyı kabul etseler dahi rabliğini kabul etmiyorlar burada yönetici biziz diyorlar. Tıpkı islam'daki sözde din alimleri gibi, onlarda Allah var diyorlar ama uygulamaya baktığın zaman kendi istekleri ve arzularıyla rablik yapıyorlar. Bununda götüreceği yegane sonuç güç.

      Sil