Twitter Facebook

22 Ocak 2014 Çarşamba

SEKAR VE HUTAME TEORİSİ

Selam insanlar şimdi müteşabih ayet birden fazla benzeşmeli anlam demektir. Yani bir sıra dahilinde çokça gerçeğe işaret edebilir. Bunun sağlaması eldeki veri ile yapılır. Karşılaştırıldığı vakit kesinlik içeren şaşmaz bir gerçek varsa ortada bu ayetin ona da işaret ettiğine karar verilir. Bu sekar ile ilgili bir beklenti var gayette oturuyor bu yüzden onu paylaşayım dedim.


Onu (Kur'ân beşer sözüdür diyeni) yakında Sekar'a yaslayacağım.

Bilir misin nedir Sekar? O, bırakmaz (baki kılmaz) ve de terk etmez (yok etmez).

O, beşer için fevkalâde levhalar yapandır. (müddesir)


Şimdi kuran 19 mucizesi yazısında belirtmiştim bu sekar'ın ''beyne acı veren sıcaklık, güneş onu yaktı eritti şeklinde sözlük karşılığı var. Gelin beraber bakalım müteşabih pasaj nasıl olur, dil nasıl psikopatça kullanılır görelim.



Şimdi ben o yazıda ''sekar'' ın bilgisayar olduğunu bilgisayara işaret ettiğini söyledim zira bu kesin, çünkü veriler örtüşüyor. 19 Mucizesi kendisine yaslanan bilgisayar adlı alet ile ortaya çıkıyor, yıl sayısı falan filan birebir örtüşüyor hatta pasajın sonunda ''sizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen için'' diyerek ee daha nasıl anlatayım be olum diyor.

Şimdi bundan başka anlamlar içerdiğine dair bilgiler gördüm duydum bir tanesi harbiden olabiliritesi nirvanaydı onu paylaşayım sizinle de dedim.


Şimdi şu levh sözcüğünün sözlük karşılıklarına bakalım.

levh: üzerine yazı yazılan tahta, şimşek çakması, parlama, deriyi yakıp kavurma


“O/Sekar, beşer için fevkalâde levvahatün yapandır”


Beyni yakan sekar beşer için fevkalede levahatün yapıyor.

- Sekar ''Bilgisayar'' olduğu zaman, levh: görüntüler, sayılar falan yapıyor,

- Sekar ''Güneş onu yaktı eritti, sıcaklık acı verdi'' olduğu zaman ''levahatün'' deriyi yaktı kavurdu oluyor, peki olunca ne oluyor?

İlk akla gelen seçenek cehennem. Fakat cehennem nedir ki? Giden varmı? Kitaba baktığın zaman herşey iç içe cennette cehennemde sürekli fakat hem bu dünya'da hem ahiret denen alemde! Aynen böyle anlatıyor kitap.

Neyse anlayacak olana yeterince açıkladığımı sanıyorum şimdi teoriye gelelim;


Bu haarp ile iyonosfere elektromanyetik dalgalar göndererek ısıtan at kafalarına, depremler, kabe'ye inen melekler vs.. ler yapanlara bir gönderme olabilirmi lan bu pasajda.


Allah bu adamları sekar'a yaslayacak olmasın lan, yani planlarını kendi başlarına geçireceğini söylüyor olmasın.

Şöyleki; Şimdi bunlar her boka eriştirklerinden tuğyana uyuyorlar. Yani kendilerini ihtiyaç sahibi gibi görmediklerinden götler nirvana ve her yaptıkları buluşu insanlar üzerinde kullanıyorlar atom bombasından ebesinin hörekesine kadar şimdi saydırmayın bana. Ama bu seferki oyunları büyük, baya baya iyonosferle oyun oynuyorlar ki bu direk kendilerinden başka herkesi gebertebilecek en kolay yol. Şimdi bunlar deneylerini sürdürüyorlar, devamlı olarak geliştiriyorlar ve birgün bu adamlar istedikleri sonuca ulaştıklarında ne olacak?


Bunlar iyonosfere ürettikleri elektromanyetik dalgaları gönderiyorlar ve oradan yeryüzüne etki edecek halde kullanmanın yollarını arıyorlar. İnsan vücudunun büyük çoğunluğunu su oluşturur. hidrojen ve oksijeni atomlar oluşturur. Oksijen yakıcı hidrojen yanıcı bir gazdır, şu halde oksijen yakıcı bir gaz olduğuna göre elektromanyetik dalgaya maruz kalırsa hidrojeni ateşler ve ebemizin amını görürüz. Yani sekar ile levahatün yapmış olurlar!

Ama 1 dk ayet farklı anlatıyor olayı gelin bir daha bakalım.


26–30.     Onu [Kur'ân beşer sözüdür diyeni] yakında Sekar'a yaslayacağım. Bilir misin nedir Sekar? O [Sekar] bırakmaz [baki kılmaz] ve de terk etmez. [yok, etmez] O, beşer için fevkalâde levhalar yapandır. [insan derileri için yakıp kavurandır]



Yani tuğyanlaşmış, tağuta tapan yavşaklar kendi elleriyle yaptıkları düzenin kendi başlarına geçmesi ile siktir olup gidecekler. Ve sanıyorum dünya'ya güzel bir ferahlama gelecektir o dönem.


Sadece cehennemin ele alındığı bir sure daha var o da hümeze suresi. Çok garip şeyler göreceksiniz şimdi.

O ki malı toplayıp ve malının gerçekten kendisini ebedîleştirdiğini sanarak onu tekrar tekrar sayandır. Hayır... Hayır... Kesinlikle o, Hutame'ye fırlatılıp atılacaktır. Hutame'nin ne olduğunu sana ne bildirdi? (O) Allah'ın tutuşturulmuş bir ateşidir. O, gönüllerin üzerine tırmanıp çıkar [ulaşır]. O, onların üzerine kilitlenmiştir/kapatılmıştır; uzatılmış direkler içinde. (Hümeze, 2-9)


Hutame: Kırıp geçiren. (elektromanyetik dalga)

uzatılmış direkler içinde! Vay arkadaş başka hangi sözlerle anlatılır lan bu dalga:


Harbidende uzatılmış direkler gibi kırıp geçirir adamın amına kor.


Yani diyeceğim bu teoride şu anlatıma bakılırsa ''ben onu sekar'a yaslayacağım'' demekki bu orospu çocuklarının kendi yedikleri bok kendi sonlarını getirecek. Allah'ın koruması altında olanlaraysa birşey olmayacak. Özetle ben elimde biramla maçımı izlerken biri yanıma gelip, tıpkı ikiz kuleler düzmecesi günü olduğu gibi ''haber kanalı aç haber kanalı aç'' diye heyecanla yanıma gelecek ben ise götümü gere gere yattığım koltuğumdan kanalı değiştirip rotschildlerin devasa sekse maruz kalışlarını seyredicem. Bu son cümlem sözün en güzelidir. Sözün en güzeli ise şudur;

Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir (ibrahim 24).

Yani zaten beni tanıyan ibo'ya olan hayranlığımı bilir bende yeri çok başka bu adamın. Onun suresinde böyle bir ayetin geçmesi beni pek şaşırtmadı ahahaha. Bu ayet çok güzel lan, güzel söz tarifi müthiş. Kökü sabit, dalı ise gökte. Yani güzel söz, gönülden gelip ağızdan çıkan sözdür. Gerisi boş sözdür.

Not: Birde bu ateistlerle kuran konusunda çok tartışmış biri olarak o ibnlerede not olsun bu hep diyorlar ya ne bulunsa zaten kuran'da yazıyordu diyor bu müslümanlar. Al amk duğum önden yazdım eğer bu tutarsa domalcanmı lan?








11 yorum:

  1. İyi de Müddesir suresini bütünlük içinde okuyunca meselenin ''iyonosfer'' olmadığı anlaşılabiliyor.

    Müddesir suresi;

    24. "Bu," dedi, "etkileyici bir büyüden başka bir şey değil."

    25. "Bu sadece bir insan sözüdür."

    26. Onu Sakar'a atacağım.

    27. Sakar nedir bilir misin?

    28. Ne bırakır, ne de yüklenir (tam ve mükemmel),

    29. Halklar için (evrensel) bir göstergedir/ekrandır.

    30. Üzerinde ondokuz vardır.

    Aha burada film kopuyor. :) Sekar'ın üzerinde ''19'' olması gerekir. 19 sayısının iyonosfer ile nasıl bir bağlantısı olabilir ki? ''Belki de sonradan 19 sayısı ile ilgili bir bağlantısı ortaya çıkacak'' diyebilirsin ama hali hazırda ortaya çıkan bir 19 mucizesi var zaten. Bu ayeti 19 sistemine paralel olarak düşünmek daha mantıklı değil mi?

    YanıtlaSil
  2. nate sen böylemi kuran okuyorsun harbiden. bilader sevgilinden gelen mektubumu okuyon. 19 sayısı ile ne ilgisi var, senin kafayla bakarsak milyarlarca sure lazım insanlara delil sunmak için neyseki kitabı gönderen müteşabih dil kullanıp mantığını kullanacak olanlara hitap ediyor, bağı kuracak kadar veriyi veriyor. Üstelik bunun da sistemini belirtiyor. Birden çok benzeşmeli anlam ne demektir sıralı bir şekilde hepsi doğru demektir, artık kim neresinden yakalarsa o ona delil olacaktır. Bu öyle sandığın gibi istediğini çek al ile olacak iş değil iyi irdele meseleyi.

    YanıtlaSil
  3. Yani iyonosfer teorisinin doğru olması 19 sistemine bir engel değildir diyorsun?

    YanıtlaSil
  4. bambaşka 2 konu diyorum. iç içe anlatılıyor buna da müteşabih deniyor. Bir ayetin muhkem olması için onun anlattıklarının gerçekleşmiş olması gerekir veya kesin emir içerikli olması gerekir. Zaten muhkem sağlamlaştırma anlamına geliyor. Bir ayet vardı şeytanın attığını siler sonra kendi ayetlerini muhkemleştirir diye hatırlamadım şimdi hangisi. Kuran bu yüzden kağıt parçası değildir zaten.

    YanıtlaSil
  5. Ha sana şunu sorcaktım, konudan bağımsız olarak (sen şimdi ''Kuran kağıt parçası değildir'' deyince aklıma geldi);

    Şimdi bu Tevbe suresinin son 2 ayetinin ekleme olduğu görüşü ortaya çıktı ya... Aksini savunanlar diyor ki (1. ağızdan yazıyorum);

    Kuran'da bildiğin gibi ''böğüren buzağı olayı'' vardır. Bu buzağı normal bir heykelden farklı olarak ''böğürüyordur'' (burada farklı düşünüyorsan düzelt). O zamanın insanları da somut bir olay üzerinden imtihan edildiler, günümüzde de matematik üzerinden imtihan ediliyoruz (ikisi de somut, çünkü matematik de somuttur ve heykelin böğürmesi de somuttur, ikisi de gözle görülür). Yani o 2 ayet imtihan aracı, onu Kuran'dan çıkarırsan sınavdan kalırsın. Nasıl ki o zamanın insanları ses çıkaran bir buzağı heykeli üzerinden (yani somut bir imtihan aracı ile) imtihan edildilerse, şimdi de Reşad'ı takip edenler matematik üzerinden imtihan ediliyor.

    Bu konu ile ilgili ne düşünüyorsun? Sence o 2 ayet Kuran'dan mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir de (nerde gördüğümü hatırlamıyorum) şöyle bir denklem görmüştüm;

      (Kuran) + (Tevbe suresinin son 2 ayeti) = Kuran

      (Kuran) - (Tevbe suresinin son 2 ayeti) = 19 mucizesi

      Bu nasıl sence?

      Sil
  6. ahahahah lan nate kim böğürüyormuş? ahahahah oğlum bende şimdi köydeyim burada da böğüren buzağılar var ümüklerini sıkasım geliyor amk. Neyse o mesele farklı öyle böğüren bir heykel falan yok bak yavru ceylan mucize acz kökünden gelen aciz bırakan anlamına gelir. İsa musa vs.. kıssalarda böyle garabet şeyler aramayı bir kere bırakıcaksınız aksi taktirde yuvarlanır durursunuz onu bir diyeyim, alayı kitabın bütünlüğü içinde açıklanan şeyler defalarca denk geldim artık yoruldum yani bu mucize meselesinden şu kadar söylemeliyim ki gotik olaylar yok eğilimli mealler var, anlaşılamayıp çarpıtılan tefsirler var. Kim neyin üzerinden imtihan ediliyor orasını ben bilmiyorum ama kendi adıma şu anki fikrim beklenmesi tarafındayım. Bu kadar önü açık bırakılmaz bu meselenin mutlaka sonuca bağlanacak gelişecek olaylarla benim düşüncem böyle.

    19 mucizesi yoktur demek için kör olmak gerekir çünkü sadece rakamsal bir olay değil baya baya ayetlerin içeriğiyle adamın kafasına kafasına vuruyor. Ama şuraya uygula buraya uygula konusuna ben giremem o kadar bilgim yok arapça konusunda, o kadar fazla mushaf ya da nüsha karşılaştırması da yapmadım ama ben belli başlı yerlere ayar verdiğini düşünüyorum. Bu da muhattabın rahatlamasını imanının artmasını sağlar.

    YanıtlaSil
  7. Yani o 2 ayet yok mu? Bir de böğürme olayı şöyle, zannedersem ayette ''böğüren buzağı heykeli'' diye geçiyor. Yani böğürme fiili de tamlamanın içinde. Ama heykelin ağzını açık yaparak böğüren buzağı tasviri de yapabilirler.

    YanıtlaSil
  8. 2 Ayet var ya da yok demiyroum nate okumuyormusun ne yazdığımı. Bilmiyorum diyorum ve açıklığa zaman içinde kavuşacağını düşündüğümü söylüyorum bu kitabın yaşadığını daha nasıl anlatayım ben. Canlı la bu kitap bir gün çıkıp diyecekki bu 2 ayet Allah'tan ya da değil en iyisi böyle anlatayım. Beni de filozoflar gibi sembolik anlatıma ittin amk :D

    Böğüren heykel ile ilgili ise bunlar nasıl yaklaşımlar yapma gözünü seveyim sıyrıl şunlardan. Dur komple o kısmı alıntılıyorum ama bunu senin kendin genişleterek bire bir olarak karşılaştırarak görmen lazım, yani kendin ''kavraman'' lazım bu şekilde bütünlüğü görebilirsin ancak.

    YanıtlaSil
  9. BUZAĞI; BÖĞÜRTÜSÜ ÇEKİCİLİĞİ OLAN CESET:
    Hatırlanacak olursa, bu konu daha önce A'râf Sûresi'nin 148. Âyetinde geçmiş ve orada tahlil edilmiştir. Ancak önemine binaen konu burada tekrar ele alınmış ve aynı paralelde bir daha açıklanmıştır.
    Bilindiği gibi, buzağı sığır yavrusuna denir. Ancak buzağı sözcüğü burada hakikat anlamıyla, yani yeryüzünde var olan milyonlarca sığır yavrusundan biri kastedilerek kullanılmamıştır. Zaten Rabbimiz de burada buzağı'yı iki ayrı özellikle nitelemek sûretiyle sözcüğün anlamını te'vil etmiş ve dolayısıyla buzağı sözcüğünün Müteşâbih olduğunu göstermiştir. Rabbimizin nitelemelerine göre bu buzağı böğürmesi [çekiciliği] olan bir buzağıdır. Buzağının ikinci niteliği ise bir ceset mesabesinde olmasıdır. Ceset, ölü vücut demektir. Fakat buradaki ceset sözcüğü de bize göre Müteşâbih olup hakikat anlamının dışında kullanılmıştır. Ceset sözcüğünün hakikat anlamı dışında kullanılışının Kur'ân'daki bir diğer örneği de Sâd Sûresi'nin 34. Âyetindedir. Ceset sözcüğü orada kinâye yollu bir anlatımla Süleymân peygamberin iktidarı sırasında bir dönem iyi işler yapmadığını belirtmek için kullanılmıştır. İşte, ceset sözcüğü nasıl Sâd Sûresinde Süleymân peygamberin iyi işler yapmadığını, Arapça deyimi ile meyyit-i müteharrik = hareketli ölü bir tutum sergilediğini anlatmak için kullanıldıysa, burada da söz konusu buzağının hiçbir işe yaramadığını, kendine veya başkalarına yarar veya zarar verebilecek iradeye ve etkinliğe sahip olmadığını belirtmektedir. Nitekim buzağının bu işe yaramaz özellikleri, A'râf Sûresi'nin 148. Âyetinde Onun kendilerine bir söz söylemezliğini ve bir yol göstermezliğini görmediler mi? ifadesiyle; konumuz olan 89. Âyette de Onlar görmüyorlar mıydı ki, o, [buzağı] kendilerine hiçbir sözle karşılık veremiyor; onlara bir zarara ve bir yarara güç yetiremiyordu ifadesiyle vurgulanmıştır. Buzağının bu nitelikleri aslında insanların Allah'ın astlarından edindikleri sözde ilâhların nitelikleridir. Rabbimiz pek çok Âyette tekrarlayarak bu nitelikleri insanlara iyice tanıtmış ve bu nitelikteki şeylerin ilâh edinilmemesini öğütlemiştir: Bu konu için aşağıdaki Âyetlere de bakılabilinir.
    Yûnus Sûresi'nin 18, 106; Meryem Sûresi'nin 42; Enbiyâ Sûresi'nin 66; Mâide Sûresi'nin 76; Ra'd Sûresi'nin 16; Şu'arâ Sûresi'nin 73; Furgân Sûresi'nin 3, 55 ve Hacc Sûresi'nin 12. Âyetleri.
    BÖĞÜRME: HUVÂR:
    وار - Böğürmesi olan ifadesindeki "böğürme" sözcüğünün orijinali خوار - huvâr sözcüğüdür. Leys tarafından "boğa sesi" olarak, İbn-i Side tarafından "sığır, koyun, geyik ve havada uçan nesnelerin sesi" olarak açıklanan huvâr sözcüğü, Lîsânü'l-Arab'ta şöyle açıklanmıştır:
    Huvar'ın aslı: Avcı geyik yavrusunu yakalar, onu bir yere bağlar ve onun kulaklarını ovalar. İşte o zaman geyik yavrusu böğürür (bağırır).

    YanıtlaSil
  10. Bunu duyan yavrusunu kaybetmiş olan ana geyik, yavrusunun yanına koşar ve avcıya yakalanır.
    Lîsânü'l-Arab'ın verdiği bu bilgiye göre huvâr, bir hayvanın normal böğürmesi değil, bir hayvanı tuzağa düşürmek için başka bir hayvana çıkartılan sestir. Yani "çeken, aldatan bir ses"tir. Nitekim bu, bir yöntem olarak ördek ve keklik avında da yaygın şekilde kullanılmakta, hatta "huvar" bir nevi boru ile taklit bile edilmektedir.
    Konumuza bu bilgiler ışığı altında bakıldığında, Âyetlerde böğürtüsü [çekici, aldatıcı sesi] olan ceset olarak nitelenmiş buzağının [altının] insanları tuzağa düşüren bir özelliğe, aldatıcı bir cazibeye sahip olduğu anlatılmaktadır.
    Sonuç olarak bize göre burada konu edilen buzağı, [böğürmesi, çekici, aldatıcı sesi olan ceset] altın'dır. Nitekim 148. Âyetteki kendi kadınlarının süs takılarından bir buzağı ifadesi de buzağı'nın "ziynet" olduğunu bildirmek sûretiyle bu görüşü doğrulamaktadır. "Altın"ın [ziynetin] insanları nasıl tuzağa düşürdüğü, nasıl onları kendisine köle yaptığı, [insanların "altın"ı ilâh edindiği] günlük hayatın içinde hiç çaba sarf etmeden görülebilecek bir olgu durumundadır. Ayrıca aynı kıssanın Bakara Sûresi'nin 67–71. Âyetlerindeki anlatımında, ilâh edinilen sığır için kullanılan sarı, lekesiz ve bakanlara haz veren ifadeleri de aynen "altın"ın özelliklerini yansıtmaktadır. Bu konu, orada Rabbimizin Bakara [sığır] ifadesinin te'vilini yapışı ile daha iyi anlaşılmış olacaktır.

    YanıtlaSil