Twitter Facebook

17 Ocak 2014 Cuma

REPTİLİAN, SÜRÜNGEN BEYİN VE İBLİS BAĞLANTISI

Selam insanlar, hazır akşam iblis yazısını paylaşmışken şu reptilian muhabbeti ile ilgili de bilimsel durumunu kurcalıyordum ve aradığımı buldum diyebilirim. Yazıyı özellikle bütün olarak paylaşıcam ki size anlattıklarımı doğrular veriler olduğunu bizzat görebilesiniz diye.



Öncelikle nedir reptilian? Valla kanka öylesine bir kaos varki eğer bunların ne olduğunu klasik bilince yönelerek anlamaya çalışırsak, ne tür bir bok olduklarını anlamak imkansız gibi birşey. Biri diyor uzaylı bir ırk bunlar ve dünya'yı yönetmekteler(uzaylı olmaları dışında pek de yanlış sayılmaz amk hepsi güce tapan şerefsizler), diğeri çıkıp diyor, yok onlar aslında cinler ve aramızda yaşıyorlar falan filan benzer bir ton teori mevcut. Hepsi birer saçmalık ve kafa bulandırmaca. İşin gerçeğini kitleler kavrarsa güce sahip olmak artık çok zor olacak zira şu açıkça görülüyor evren bizimle açıkça bir diyalog halinde panpalar. Ne verirsek onu alıyoruz biz bu evrenden. Boka inanıyorsak o da bok yağdırıyor abicim olay bu. 

Benim gördüğüm ise her hal ve durumda olduğu gibi burada da şeytanların dosdoğru yol üzerine oturdukları. 

Bir örnek vereyim daha belirginleşsin.



Şimdi eski mısır, babil dönemine baktığımız zaman karşılaştığımız şey kesinlikle ileri bir matematik, sonra muhammed dönemine bakıyoruz ileri bir edebiyat görüyoruz vs... İçinde bulunduğumuz çağı ise ben bir harmanlanmış çağ olarak niteliyorum. Yani nasıl bir yemek yaparken malzemeleri hazırlar en son tencerede kavuşturursun ve artık yemeği ısınmaya bırakırsın. İşte mevzu aynen böyle.Eski mısır'da ileri matematik var fakat gördüğünüz üzere bir yazımda nasıl bir gemi yapabildiklerine şahit olduk :D Yani birşeyler eksikti hep fakat adamlar içinde bulundukları çağın nirvanası her neyse onunla tek tanrıyı bulmuşlar bir şekilde. Kimi edebiyatla bulmuş kimi matematikle. Örneğin yer çekiminin bulunmasının bu kadar gecikmiş olması bu matematiğe küfür gibi amk peki ama neden bulunamıyordu? Şerefsizim bugün dünyanın en sığır adamını al karşına, yanında bir cismi yere at bu neden düştü diye sor, 2 saat düşünsün yer çekimini tahmin etmezse ben götüm. Neyse bu dinlerin ne tür bir süreç geçirdiği ile ilgili klasik bir araştırmadan bir paragraf almak istiyorum.

Tüm deliller, kesinlikle başlangıçta bir "tek Tanrı" inancının bulunduğunu gösteriyor. Semitik kökenli halkların arkeolojik ve edebi kalıntıları da en eski zamanlarda bile bir "tek Tanrı" inancının var olduğunu gösteriyor. Yahudi dininin ve diğer Semitik kökenli dinlerin, totemistik, putlara dayanan bir kökeni olduğu teorisinin tamamen geçersiz olduğu bugün anlaşılmış durumda.

Langdon.

Aslında bende aynı fikirdeyim çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere evrilme mantığa aykırı geliyor çok düşündüm bu konuyu. Dinde yer alan tanrıya ait sıfatları ve hayal gücünün ürettiklerini insanlar ilahlaştırmak suretiyle dini bozmuşlar görüntüsü hakim. 

Neyse az evvel paylaştığım eski mısıra ait resimde horusun gözü şeklinde bir masal olarak günümüze gelmiş olsada aslında tanrının birliğini matematiksel olarak ispat amaçlıdır. 

Tanrı’nın birliğini (tekliğini) matematiksel olarak gösteren bir semboldür. Şöyleki; Bir bütün ikiye bölündüğü zaman 1/2 elde edilir. Bu da ikiye bölünürse 1/4 elde edilir. İşleme bu şekilde hep ikiye bölme ile devam edersek sırasıyla, 1/8, 1/16, 1/32 ve 1/64 elde edilir. Bunların tümü toplandığında ise 63/64 bulunur. Buradan şu sonuç çıkar: Bir bütün, sürekli olarak ikiye bölünmeye devam edilirse, toplam değerde, sonsuzluk hariç, hiçbir zaman bire, birliğe ulaşılamaz; yalnızca Mutlak(Allah) bir’dir. Horus’un gözü ''glifler'' denilen parçalardan oluşur ki, bu altı parça, sırasıyla, 1/2, 1/4, 1/8, 1/16, 1/32, 1/64′ü ifade eder. Bunu devam ettirerek karşılaştırabilirsiniz. mesela bir sonraki 1/128 olmalıdır 64+63=127 gibi... Yanisi matematiksel olarak tanrının birliğini tasvir için kullanılan sembol bugün güya garabet bir şeytanı temsil eder olmuştur.

Peki reptilian aslında nedir? Sedat Şenerman'ın bilimsel araştırma sonucunu paylaşmak istiyorum.

 SÜRÜNGEN BEYİN (R-komples): İBLİS

Sürüngen beyin, adı “aşağılayıcı çağrışımlar yapsa da, “hayatta kalma” içgüdüsünün merkezidir. Bu beyin bölgesine, sürüngenin İngilizcesinin (Reptilian) ilk harfinden hareketle R-kompleks de denilmektedir.
Beynin bu bölgesini akıl değil, içgüdüler yönetir. İçgüdülerin de birinci önceliği, ölmemektir. İkinci önceliği üremektir. İçgüdüsel kod basittir: “Hayatta kal ve üre /çoğal!”
Beynimizdeki R-kompleks, kertenkele, yılan gibi sürüngenlerin beyni ile ortak özellikler göstermektedir. İnsan gururunu kurtaracak iyi haber, R-kompleksin, insan beyninin “sadece bir bölümünü”, kertenkele, yılan gibi sürüngenlerin beyninin ise “tamamını” oluşturmasıdır!
R-kompleks, insan beyninin en ilkel bölümüdür. Hayvansal alışkanlıklarıyla hareket eder. Az gelişmiştir. Ama hayatta kalmayı başaran bir yapıdadır. Beyninin tamamı R-kompleksten oluşmuş bir kişiye “Recep ivedik beyinli” diyebiliriz![2]

SÜRÜNGEN BEYNIN “R-KOMPLEKS”
HAREKETLERININ KARAKTERISTIK ÖZELLIKLERI
Hayvanlar ile insanların ortak davranışını gözlemleyen nöro-psikolog Dr. MACLEAN, kertenkeleler üzerinde yaptığı incelemelerle, sürüngen beynin temel tutumlarını ortaya koymuştur.
Sürüngen beyin yabancılara karşı tavırlar, flört ve üreme davranışları, savaşma ya da kaçma hareketleri, eş seçimi, yuva kurma davranışları, grup içi otorite ve itaat şekillerinde daha çok kendini ortaya koyuyordu. Aslında doğal yaşam belgeselleri ile sosyal yaşam belgeselleri TV’de beraber izlendiğinde, hayvanlar ile insanlarda ortak olan “sürüngen beyin davranışları” kolaylıkla görülebilir.
Dr. Maclean’ın gözlemlerine göre sürüngen beynin hareketlerinin karakteristik özellikleri şunlardır:
a)Sürüngen beyin düşünmez, otomatik ve içgüdüsel hareket eder.
b)Hareketleri belirli tekrarlara dayalı, gelenekselleşmiş yapıdadır.
c)Yeni şeyler öğrenmeye kapalı, değişime karşı son derece dirençlidirler.
Sürüngen beyin, tehlike odaklı yaşar. Onun için tek önemli olan, yaşamının devamını sağlamak ve vücudunun fiziksel bütünlüğünü korumaktır. Akıl ve duygu sağlığı değil, bedensel güvenlik önceliğidir.
Sürüngen beynin, beyindeki fiziksel yeri “beyin sapıdır” Bedenimizle beynimizin birleştiği noktada bulunan beyin sapı, aynı zamanda Retiküler Aktivasyon Sistemi’nin (RAS) yani dikkatin merkezidir. Bu da sürüngen beynin kritik anlarda dikkati ele geçirmekteki üstünlüğünü gösterir.[3]



SÜRÜNGEN BEYİN DEVREYE GİRDİĞİNDE,
MANTIK /AKIL SERVİS DIŞI OLUR
Bir gece su içmek için uyanırsınız. Yarı uykulu halde salona doğru giderken, daha ışığı yakmadan salonda bir karaltı görürsünüz. Acaba içeride biri mi var?
Tehlike sinyali alan sürüngen beyin anında insiyatifi ele alır. Derhal doğrudan kontrol edebildiği kalp atışını, kasları, refleksleri uyarır. Yüreğinizi ağzınıza getirir! Kanınızı beyninize çıkarır.
Donuk bir halde, bir süre bekleyip karaltının hareket edip etmediğini izliyorsunuz. Hiç hareket etmiyor.
“Mantıklı /düşünen beyin” ancak şimdi devreye girebilir. “mantıklı /düşünen beyin” devreye girince, aklınız çalışmaya başlıyor. O andabirgün önce satın aldığınız yeni tavan aydınlatma lambasını hatırlıyorsunuz! Duygusal beyin korku duygularınızı yatıştırıyor, sürüngen beyin de normale dönüyor.

SAVUNMAYI SÜRÜNGEN BEYIN / R-KOMPLEKS YAPAR,
TEORİSİNİ NEO-KORTEKS / “MANTIKLI /DÜŞÜNEN BEYIN” YAZAR!
Birgün sonra, internette chat başına geçip mantıklı /düşünen beyninizi ve duygusal beyninizi” kullanarak, akıllı ve duygulu cümlelerle yaşadıklarınızı arkadaşlarınıza anlatıyorsunuz. O esnada sürüngen beyniniz tüm bunlarla hiç ilgilenmiyor, tüfeğini temizleyen kahraman şerif gibi gayet vakur bir şekilde yeni tehlikelere karşı tetikte beklemeye devam ediyor!
Normal zamanlarda düşünme, planlama, karar alma gibi işler yapan, insan aklı ve mantığının merkezi olan mantıklı /düşünen beyin için utanç verici olsa da, sürüngen beyin “hayati tehlike” söz konusu olduğunda, anında “mantıklı /düşünen beyni” devre dışı bırakıp kontrolü mutlak bir şekilde ele alır. En tehlikeli anlarda “düşünemez” hale gelmemizin nedeni budur.


İBLİSÇE DAVRANIŞLAR,
SÜRÜNGEN BEYNİN GERÇEK KİMLİĞİNİ TANITIYOR
Bencildir. Bir bölgeyi sahiplenir, başkasını orada istemez. Kendisinin daha önce oraya gelmiş olmasını hak görür.
Gösterişçidir. Fark edilmek için abartılı görsel /törensel hareketler yapar. Ait olduğu kimliğin sembollerini üzerinde taşır.
Bir ev veya yuva sahibi olmak onun için çok önemlidir. Herkesin eşit olduğu grupları sevmez, ya baş olsun, ya da başında biri olsun ister. Flört sırasında karşı cinsin gözüne girmek için abartılı ritüeller sergiler. Grup halinde gezer, ait olduğu grubun ortak kıyafet, ortak sakal, bıyık, sembol ve işaretlerini kullanır. Kendi düşüncelerine göre değil “başkaları ne der”e göre yaşar.
Beyni batıl inançlar ve mantıksız saplantılarla doludur. Zorda kalınca yalanlar söyler. Çıkarları için kumpaslar kurar. İkili oynar, aldatır. Ahlaklı ve iyi olması ilkelerine değil, çıkarlarına endekslidir. İstediğini elde edemeyince hırçınlaşır; fiziksel olarak güçlüyse saldırır, güçsüzse dedi-kodu yapar.
Düşünmez, içgüdülerini izler. Beyni içten dışa doğru çalışmaz, sadece dışındaki gelişmelere tepki verir. Anti-entellektüeldir. Kitap, kültür ve sanattan hoşlanmaz. Beyin gücüne değil, beden gücüne inanır. Konuşmak yerine, “eylemlerle” kendini ifade eder.
Hayatı siyah beyaz görür, insanları dost ya da düşman hatlarına koyar. Düşünce ve değerlere dayalı olandan çok, kan bağına dayalı yakınlık kurma eğilimi yüksektir. Körü körüne inanır, yeni şeyler öğrenmediği için düşünceleri pek değişmez, sabit fikirlidir.
Muhtemelen bu tarifi okurken gözünüzün önünden bazı insanlar geçmiştir. Oysa bu bir kişinin özelliklerinin değil, nöro-psikolog Dr. Maclean’ın sürüngen tutumlar listesinden hareketle oluşturulmuş R-kompleks / sürüngen beyin ile ilgili davranışların listesidir.[4]
Bize göre ise, her insanda doğuştan var olan, her kişinin bizzat kendi iblisidir.
Yukarıdaki özelliklerin hepsi, “potansiyel” olarak hepimizde bulunur. Tümünün bir kişide bulunması gerekmez. Aynı kişide biri ya da bir kaçı farklı oranlarda etkin olabilmektedir. Bu bağlamda Montaigne’nin “Her insanda insanlığın bütün halleri vardır” cümlesi üzerine düşünmek gerekir. Çünkü sürüngen beyin, insanlığın ortak mirası kabul ediliyor! Dr. Paul Maclean’e göre sürüngen beyni kontrol etmek ve yönetmek için insanda iki ayrı beyin katmanı daha vardır. Bunlar duygusal beyin ve “mantıklı /düşünen beyin”.

TOPLUMSAL DÜZEYDE SÜRÜNGEN BEYİN İLE
“MANTIKLI /DÜŞÜNEN BEYIN” ÇATIŞMASI
Aile ve grup içindeki çatışmanın geniş ölçekli bir versiyonu sosyal alanda görülür. İnsan beyninde olduğu gibi, toplumsal yaşamda da bazen sürüngen beyin /iblis egemen olur. Böyle dönemlerde Maw Horkheimer’ın deyişiyle, “kitlesel akıl tutulması” yaşanır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyadaki birçok sosyal bilimcinin beynini bu konuyla ilgili bir soru kemiriyordu: “Kant, Hegel, Schopenhauer gibi büyük filozofları, Goethe gibi büyük yazarları, Wagner gibi büyük bestecileri çıkarmış bir Alman ulusu, nasıl oldu da Hitler gibi bir delinin peşinden gidip yirmi milyondan fazla insanın ölmesine neden oldu? Hitler, “mühendis kafalı” olmakla ünlü Almanlara ne yapmıştı? Mantıklı insanların mantıksızlaşmaya başlamasına sebep olan neydi?”
Uzun süren araştırmalarla cevabın bazı bölümleri keşfedildi. Almanların beyninde, R-kompleks baskın hale getirilmişti. Peki, bunun yöntemi neydi?
1)Sosyal psikoloji araştırmalarına göre, bir insanın beynini sürüngen beyin seviyesine indirmenin en iyi yollarından biri, onu bir gruba dahil etmekti. İç bağları sıkı bir grup içinde, kişi “akıl ihalesi” yoluyla mantığını (korteks) kullanmaktan vazgeçebiliyordu.
Bu amaçla kullanılan ikinci yol ise;
2)Kitleleri korku kültüründe yaşatmaktı! Eğer bir banka şubesinde havaya bir el ateş ederseniz, eğitim düzeyleri ne olursa olsun, oradaki her kesin beynini bir saniyede “sürüngen seviyesine” indirirsiniz! Aynı şekilde korkuya dayalı politik propaganda ile kitleler R-kompleks seviyesine indirilebiliyor.
Bu siyasal stratejide 3-D çok önemlidir:
*Düşman göster,
*Dayanışma duygusunu kışkırt,
*Düşündürme!

Sürekli çatışma çıkar ki taraftarların düşünemesinler!

İnsanların mantığına değil, içgüdülerine hitap et!

Daha detaylı bilgi için;

http://milliiradebildirisi.org/index.php/sedat_senermen.html

Sanıyorum taşlar biraz daha yerine oturuyor. Neyse ben kaçtım. 


8 yorum:

  1. ''Sanıyorum taşlar biraz daha yerine oturuyor.'' +1

    Yani İblis'i canlı bir varlık olarak düşünmezsek, R-kompleks İblis olabilir. Yani beynin ''ham fikir üreten kısmı''.

    YanıtlaSil
  2. Mark şu videoyu izle, 1:50'den sonrası özellikle;

    https://www.youtube.com/watch?v=1AZ_CRiScjU#t=1m51s

    ''Gökyüzü iblis'ten korunur. İblis uzayda etkisizdir.'' bu nasıl oluyor?

    YanıtlaSil
  3. çok basit bir mantık iblis ham fikirler ani tetiklemelerle insandaki kontrolü ele alan bir düşünce yetisi, gökyüzünde etkisi olması için bir kişinin bol düşünmesi gerekir, orayı araştırması kurcalaması gerekir bunun içinde mantıki akla ihtiyaç vardır şu halde iblis etkisizdir. Fakat bilgiler alındıktan sonra iblis kontrolünde değerlendirmeye tabi tutulacak olursa o zaman iblis, insanın elde ettiği bilgiyi çarçur ederek kullandırır.

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. kardeşim sana tek bir şey söyleyeyim bu bilgileri nereden buduysan sunu tekrar dusun seytan kendini ele verir ve sen yakaladım sanırısn ama seytan kandırıdıgnı dusunmenı saglamakla sana farklı bır mantık yapısı sunar senı zııhnsel gelısımle kandırır. ahsap evrilir ama sonunda ahsap yine ahsaptır. mantık sonsuza gıder duygu teke tekrar dusun ve islamı tek gercek al seytan sana kendini ele vermez islam bazlı dusunmeyı ogrenırsen onun senı yapmaya calıstıgı kısıyı anlarsan bu soyledıklern komedı kalır.

    YanıtlaSil
  6. kardesım zıhınsel gelısıme dayalı bır ruhsal tekamul yoktur. ruhsal tekamul sadece daha duygusal ve daha edebli bir kişiye donusmek ıcın vardır bu durumda dusundugun gıbı degıldır. 4 5 6 7 vs boyutlar sadece kanrımacadır. araftakilerin bizi kandırmasıdır. bız bu kaınatta sadece bıze ozgu olarak analayacagın sekılde konuusrsam soyut duygusal zıhnın hakımıyettınde var olduk varolusumuzun ıcınde sonsuz sevgı ve duygusallık vardır bu bırılernıe yardım etme kafası degıl bu baskalarına hızmet kafası degıl ıyılıge getırısı olan bır sey olarak bakamzsın bu bır kandırmacadır. adamlar melek olacak sonrada cıkacak sana gelcek ee nerde kaldı ozgur ırade bunlar ıslamın dedıgı dabbedır ruhsal mıstık vs yollar ınsanları kandırmaktadırlar. mantık sadece bır yanılsamadır tevratta soylenen doganın bıze hızmet etmesı mantıkla degıl aslında duygusallıkla duygularla olmaktadır. agac ve elma ıse aslında mantıgın ısın ıcıne gırmesıdı yılan sınsnıdır ve zekasıyla alt eder sen mantıgı kullandıgın surece onlar senı kandırır tek yapman gereken sey hıssetmektır ınsanlara yardım guzeldır ama onenmlı olan senın ıcsel ıbadetındır onlar ıbadetten soguturlar senı duygusallıgnı kaybetırırler senı zıhınsel gelısım vaatleyıle oylarlar ıslamda bunlar yok kardeslerım bızlerı sevgı ve gercegın bazı parcalarını vererek kandırıyorlar bızı ıbadetten hıssedısten duygudan sonsunz mutluluktan alı koyuyorlar burası sahte bır ılluzyon ve sen cıkmak ısıtersen ne olur aslında burayı sevmemıs olursun senı negatıfle besler kardeslerım dın bu degıl bunları unutun. hayat kotu cıp takıolar dunya berbar olacak her sey ustumuze gelır bu mantık sence guzel mı ? senı paranoylara ruyalara sokuyorlar senı urkutuyorlar senı kandırıyorlar ne dersen de bızler sonsuz duygusal varlıklarız onlarda olmayan sen bu sen ınsansın sen evrneın merkezısın ıcın gonlun rahat olmalı osmanlı bunu yapt ınsanları rahatlattı huzura sevgıye ve kardeslıge goturud bunlar gelısım dıye kandırıyolarlar mantık ve gelısım bıtmez bu seytanın oyunudur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam dostum ruhsal bir tekamül olayından bahsetmedim zaten biraz yanlış anlamış olabilirsin tek yazı ile, blogu başından itibaren gözden geçirirsen faydası olur elbette görüşümü anlamak için ama asıl olay kuranın kendisini tefsir değil tebyin etmekle ilgili. Bu da ancak kelimelerin anlamlarını bilmek öğrenmek ile mümkündür, bir ip gibi takip ederek kastları, kinayeleri, ironileri apaçık bir şekilde görürsün. Bunun dışında kalanların hepsi zanndır. Tek kaynak kuran ve ilimdir.

      Bununla beraber önce şeytan kavramının ne olduğunu klasik anlayışı bir yana koyarak, atalar dinini çöpe atarak öğrenmemiz gerekiyor. Daha sonraki aşamada tartışabiliriz.

      İnsanın ruhsal tekamülünü daha edebli olmak ile açıklaman gayet güzel bir yaklaşım. Ben de hemen hemen aynı düşüncedeyim. ''Bu kuran insanı en doğru rüşde kılavuzlar'' der kuran. Rüşd olgunluk erişkinlik demektir. İnsanın da erişkinliği ilim ile mümkündür.

      Sil